bana ağlama…

 

Arkamdan Ağlama


Öldüğüm gün tabutum yürüyünce
Bende bu dünya derdi var sanma!
Bana ağlama,
"Yazık, yazık!" "Vah, vah!" deme!
Şeytanın tuzağına düşersen vah vahın sırası o zamandır.
Yazık yazık asıl o zaman denir.
Cenâzemi gördüğün zaman "Elfirak, elfirak!" deme!
Benim buluşmam asıl o zamandır.
Beni mezara koyunca elvedâ demeğe kalkışma!
Mezar cennet topluluğunun perdesidir.
Mezar hapis görünür amma,
Aslında canın hapisten kurtuluşudur.
Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret!
Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki?
Sana batma görünür amma
Aslında o doğmadır, parlamadır.
Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi?
Neden insan tohumu için
Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun?
Hangi kova suya salında da dolu olarak çekilmedi?
Can Yusuf’un kuyuya düşünce niye ağlarsın?
Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç!
Çünkü artık hay-huy’un, Mekânsızlık aleminin boşluğundadır.

24 Yanıt

  1. Duyduklarım yeter sandım, görmenin gücünü yok sayarak. Bildiklerim yeter sandım , bilmediklerime fırsat tanımayarak.İnsanım, hata yaptım, affedilişin arkasına sığınarak.Öyleyse artık sanmamalıyım, bu farkındalığa kucak açarak….
    SELAMÜN ALEYKÜM KARDEŞİM…ELLARİNE SAĞLIK .ALLAH RAZI OLSUN….
                                                                                       KARDELEN

  2. adına dünya denilen rüyadan uyanarak,
     gerçek olan o gecemin içine göç etmeliydim
    Rabbim razı olsun.. her daim uyanık olup o yolculuğa hazır oluruz inş.güzel bi paylaşım gönlüne sağlık..

  3. Yapamam!Acıyı alıp elime,Süremem kalbine;SanaKıyamam…Tutuşmasa da artık eller,Yürünmese de yollar birlikteYolunu yokuşaSüremem…Sende hüzün hakimkenBen bu gözlerleGülemem,Sevemem…Hep maviliğe dalsın gözlerin,Karanlığa mahkum olİstemem…
    Rabbim yolundan ayırmasın ama sana kıyamam dayanamam Allah ım sevdiklerimin acısını gösterme bana budur senden tek dileğim amin ;(

  4. Agla kendine… Ben müslümanım diyipte islamiyeti yaşamadıgında Agla kendine… Kardeşlerin aglarken senin kahkaların yükselince Onlar yokluk çekerken sen nimetleri küçümserken Agla kendine… Nefsinin arzuları önünde zayıf görünce Günahların önünde mükemmel olunca Agla kendine… münkeri görüpte inkar etmediginde Hayırı görüpte hakir gördügünde Agla kendine… Filim tesirinde kalıpta akıttıgın göz yaşlarına Kuran kerimi duyupta tesirinde kalmadıgında Agla kendine… Yalan dünyanın peşinde koşarken Allaha itaatte kimseyle yarişmazken Agla kendine… Namazın ibadetten adete Rahatlık saatinden sıkıntıya dönüşünce Agla kendine… Eşarbını toplum geregi örtündügünde Seni mecburen setrettiginde Agla kendine… Vaktini boş yere hedr ettiginde Hesabı bilipte gaflette oldugunda Agla kendine… ibadetlerde lezzet ve huzuru bulamadıgında Agla kendine… sıkıntılarını hüzne bogdugunda Gecenin yarısına sahip oldugunu bildigin halde Agla kendine… Yanlış yolda oldugunu idrak ettiginde Ömrünün çogu boşa geçtiginde Agla kendine… Allah için akmayan göz yaşlarına Allah için atmayan adımlarına Agla kendine… Rabbine güzel bir dönüşle Tövbe ederek yeni bir sayfa açarak Sende bilirsinki tövbe kapısı açıktır Can bogaza gelmedikçe Aglaki gözyaşların katılaşmış kalbe bir sel gibi aksın güller açsın yüreklerde Aglaki bu dünyada ukbada akmasın gözlerden yaşlar…
     
    SELAM VE DUALARIMLA AHMET KARDEŞİM YİNE ÇOK GÜZEL BİR YAZIYI BİZLERLE BULUŞTURDUN ALLAH RAZI OLSUN MUHABBETLERİMLE RABBİME EMANET OL…

  5. AĞLA GÖZÜM Mehmet ERDOĞAN

    Ağla gözüm ağla, yaş dök ceyhûnca,Her bir damla düşsün alevden hınca.Binbir sevda aksın Nil nehri gibi.Kızarsın ufuklar gül rengi gibi.Ağla gözüm ağla, bahar yeşersin.Gecede kalmışlar gündüze ersin.Lahût kristalden boşansın yağmur.Yayılsın vicdana akis akis nûr.Başını secdeye mıhlasın kullar.Sonsuza ulaşsın şükürden yollar.Ağla gözlerim sen, ısla yüzümü.Çevir nevbahâra ölü güzümü. Çevir bakışını maverâya bir.Kalmasın maddeden zerre kadar kir.Mânâ soluklasın bütün duygular.Silinsin ütopik. süslü kurgular.Ağla ki. yüreğim tertemiz olsun.Boşalan hislere ümit, aşk dolsun.Niyagara gibi çağla gözlerim.Ben de yıllar yılı bunu özlerim.Çağla ki küf ve pas silinsin özden“Hakk’a sığınmalı katresiz gözden.”Ağla gözüm ağla zaman geç oldu.Gönül bahçesinin gülleri soldu.Son tohum çürümeden. solmadan ak.Belki son çekirdek doğurur şafak.Ağla mevsimlerin şahı belirsin.Ağla ölü kalbler bir bir dirilsin.Ağla kirpiklerin ıslansın nûrla.Ağlarken Hakk’a er, binbir sürûrla.Elbette “Göz ağlar kalb mahzûn olur”.Hak için ağlayan Rü’yeti bulur.

  6. Ağlayabilsem Fikri CENDEL

    Yalnız, garib gecelerde yıldızlar hep beni gözlerdi pencereden. Ay, nurunu göndermeye hasret, beklerdi mehtapta. Ben, maşukuyla vuslatı anlattığını, göz kırptığını sanırdım. Heyhât… Geceler Ötelere açılan pencereler mi? Yoksa perdeler mi? Gece… Yalnızlık… Yalnızlık… Fanilik ve ötesinde beka hissi.Her geçen gün kaybolurken dünya meyvalarından yediğim tokat. Bir tarafta ümid, diğer tarafta dünya. .Arıyorum: Nerde Epiktetos\’un aradığı atlet, "Rüyalarında bile mağlup olmayan yiğit." Ben mezar-i müteharrik miyim? Hayır.. Hayır.. Mezar bile birşey anlatır insana "Her nefis ölümü tadacaktır."Taşlar; madenlerin, rahmetin hazineleridir. Bu cihetle keşke, kalbim tas olabilseydi. Gözyaşı damlalarını barındırdığımı ümid ederdim. Heyhat. Hep gülen, oynayan kalbin karasını "gönül yanıldığı" sanmayın. O, günah ateşinin bıraktığı istir.Gözyaşı, zemzem kadar pak. hem, gözpınarından cennetlere uzanan ırmak. Izdırap, kafes gibi sarmış ruhumu. Günah boyumu aşmış, dertler yollarımı kesmiş, ecel ağzını açmış bir canavar. Âh, keşke kuşlar kadar hür uçabilsem, benliğimi aşabilsem. Batıp giden insanlığa, kaybolan gençliğime, yok olan varlığıma bir "dur" diyebilsem. Âh!.. Bir ağlayabilsem!..

  7. S.A. GÜL YÜREKLİ CAN ABİSİ
    YİNE YAZIN ÇOK GÜZEL YAZANLARIN YÜREĞİNE BU ALANA EKLEYENİN YANİ {SENİN}DE YÜREĞİNE SAĞLIK OLSUN
    KALB-İ MUHABBETLERİMLE
    ÖLDÜGÜM GÜN SANA KAVUŞTUĞUM GÜNDÜR GÜLÜM DİYORUZ ACABA ONA BAKACAK YÜZÜMÜZ OLACAK MI?
     

  8.  
    Ölüm "SON" Değildir
     
    Şimdi git…İster varlığın ötesini ara, ister varlık sana yetsin.İster doğruya tutun, ister tutunduğun şeyi doğru bil. İster eteklerde sıradanlığı, ister zirvelerde kibri solu. İster ezmenin garip hazzını, ister ezilmenin anlaşılmaz sabrını yaşa. İster haddin bil ayakta kal, ister gövdene bakmadan meyveye durup incit belini. İster söz uğruna baş verenlerden ol, ister ilk sıkıda at sırtından sözün yükünü.İster canın pahasına adaleti koru, ister yok pahasına zulme değiş adaleti. İster kudretine rağmen tut öfkeni, ister öfken uğruna kurut nesli ve ekini…İşte böyle bir özgürlük ortamından çıkar bütün insanlık halleri.Rengarenk ve sonsuz çeşitlilikte.Ve dönüp durur insanlar arasında.Her kişi dilediğince nasiplenir bu döngüden. Ta ki gün geceye yüz tutup, ışık tükenene kadar. Ta ki bir el, kalemi insanın elinden alana ve hayallerin, arzuların, umutların üstüne kalın birer çizik çekip, son satıra ölümü düşene kadar.Evet…Bir konma göçmedir insanın hikayesi. Bu iki menzil arasında yazılır mutluluğun, hüznün, sevginin, nefretin, merhametin en hakikisi. Dobra dobra, açıkça yazılır ne varsa… Öyle ki, insanın kendinden gizledikleri bile sıkışır satır aralarına.Diğer hikayelere benzemez insanın hikayesi; çünkü önce oynanır, sonra yazılır. Öte taraftan, silip de yeniden yazmak yoktur bu hikayede, başkasını oynamak da…
     
    Allah(c.c) razı olsun, yine güzel bir paylaşım olmuş.Selam ve dua ile…
     

  9.  "Dua bir İncidir"Ne kadar da eskidir incinin hikayesi karanlıklar derinlikler içinde kendi üzerine kapanmış dalgaları unutmuş sahilde olup bitenlere bigane kalmıştır. Tek bir huzme ışık bile sızmamıştır yanına. Sabretmiş, inci olmuştur lekesiz bembeyaz bir inci ışığın dokunmak için özlediği inci insanların tenine değdirmeye can attığı inci, sahildejilerin uğruna diplere daldığı inci … Kim hatırlar bir incinin kendi haline kendi başına kendi içindeki yalnızlığını? Bugün kendi içinize doğru bir balkın Nekadar çok inciyi hoyrat gözlerde lekeliyor ne kadar inciyi apansız ışıklar altında matlaştırıyorsunuz Bu gün bir fısıltıyla dua edin Yalınlığınızın sessizliğinde yalnızlığınızın karanlığında hiç dokunulmamış hiç eskimemiş hiç bilinmemiş hiç duyulmamış bir nefesle dua edin.Bir incisiz olsundua yüreğinizde lekesiz büyüsün Rabbinizle olduğunuz gizli zamanlarda kristalleşsin.
     
    Dua edenin, ‘Rabbim’ demesi, Allah’in ‘efendim’ demesinin ta kendisidir..
     
    Küçük bir davranış, bir inceliktir teşekkür etmek. Öylesine zahmetsiz ve kolay. İki kelimedir hepsi. Söylemesi öyle kolay; neticesi öylesine büyüktür ki..
       SELAM VE DUA İLE…KARDELEN

  10. AĞLAMAK GÜZELDİRÖyle ağlayalım ki cehennem ateşinin odunu sönsün. Unutmayalım ki Allah için dökülen her damla cehennem ateşini söndürür resülün ifadesiyle. Ve su nasıl delerse taşı gözyaşı da taşlaşmış kalpler yumuşatır. Ve deler, O boşluğu muhabbet ve iman doldurur.Ağlamak güzeldir hatta gülmekten daha güzel. Zevali lezzet elem verdiği için güldükten sonra elem olabilir. Ama ağlarken hem elem vardır hem lezzet. Garip bir duygudur haz duyarsın bu karışık haletten ama Allah için ağlıyorsak tabi…Ağlamak güzeldir. Hatta ağlamaklı olmak dahi güzeldir. Ağlayamıyorsanız bari ağlamaklı olun diyen Resul SAV ağlamaklı halin dahi Allah’a yakınlaştırdığını bildiği için söylemiş. Ve günlerce ağlamayan göz pınarlarınıza bakın sulu olmaz. Aksine suyu çekilmiş kuyu gibi kurudur kendimden bilirim. Çok ağlayanında gözleri kurur. Ama Allah çok ağlayıp ta gözü kuru edenlerden etsin. Ağlamayıp ta kuru olanlardan değil…Ağlamak güzeldir Allah rızası için çektiğin çileyse sana gözyaşı döktüren his, o histen daha ulvi his var mıdır? Çile çekmekte güzeldir. İnsana Allah için gözyaşı döktürecek hissi veren çile de güzeldir. Kâinatta aslında her şey güzeldir ya bizzat ya neticesi itibarıyla…Ağlamayı da tebessümü de ihmal etmeyerek nebi gibi olmayı hayatımızın gayesi addederek uğraşmayı nasip eyle ya Rabbim! Ve Allah’a muti kul resule layık ümmet ve Kuran’a hizmetçi olmayı nasip eyle ya Rabbi! Fiili ve kavli duayı eksik etmeden çalışmayı senin yolunda çalışmayı nasip et ya Rabbi! Ağlamak güzeldir dedim de hala inanmadın mı? Güzel olmasaydı ağlamak Sellere boğdurur muydu? Rabbi Resulünü…SAV

  11. Gözyaşına Akar Yüreğim… Gözyaşı; gönüller iklimine sunulan nimetlerden sa-dece bir tanesidir. Kalbi yumuşaklara, merhamet dolu olanlara ALLAH\’ın bahşettiği güzel bir nimet. Hem de bedeli ödenmeyen ödenemeyecek olan bir nimet. Biz biliriz ki, Her nimetin bir külfeti, her külfetinde bir nimeti vardır. Gözyaşı; göklere uçurur gecelerde kendini bileni, karanlık sandığımız geceleri aşk ve ateşin rengine boyar, kıpkızıl yapar. Gözyaşı yıldızlara alırda götürür, götürürde yakar seni. Sevda ağacının meyvesidir en tatlı en sade ve en güzel. Aynı zaman da sevda tohumunun yegane can suyudur. Gözyaşı yıldızları tanımaya doğru çıktığımız yolculukta; dünyada üşüyen bedenimizi ve yüreğimizi ısıtabilen bir güç, acizliğimizi ispatlayan bir sevdadır. Akar, gözyaşı gözlerimizden ince ince ve tane tane Sevda tohumunu ektiysen kalbe, merhamete, vicdana; yazdıysan acılar içinde bir mektup gel diye, yıldızlar haydi uçurun beni göklere dediysen ve her şeyin, herkesin sevgisini çıkarıp, tek O\’nun sevgisini doldurduysan beynine, kalbine, tüm hücrelerine… İşte o zaman çağır ve başla yüreğindeki sevda ağacını gözyaşlarıyla sulamaya. Her gece çökerken yavaş yavaş yüreğine, yalnızlığa adım atarken; dertlerinle, aşklarınla, sevinçlerinle ve hü-zünlerinle baş başa kalmaya başlayınca, seni terk etmeyen tek dostun, tek yoldaşın gözyaşıdır. O her yerde her zaman seninledir. Yeter ki iste, yeter ki çağır. O hemen gelir. Gözlerine yaş dolduysa üzülme iyi bak, gözlerinden damlayan gözyaşına. İyi bak neler diyor sana. İyi bak, ne diyor sana… “Ben gözyaşıyım. ALLAH\’ın ilk yarattığı gibi tertemiz, günahsız ve safım. Bana nice hasret sığmış, tasa yerleşmiş. Sizinle var ol-muş, sizinle yaşamışım. Eğer beni sizlerin gözlerine getiren yüreğinizin derinliklerinden çıkıp en Yüce makama çıkan tövbenizse; ben yıldız olur yağarım yüreğinize. Yıldız olur dizilirim kirpiklerinize. Gözlerinizden başlayarak be-deninizi meleklerden bile daha saflaştırır hafifletirim. Uzayın bilinmeyen, bilinmesi de mümkün olmayan noktalarına ışınlarım sizi. Fark edemezsiniz bile. Ben senin Yaradan\’ın önündeki acizliğinin şahidi, ispatıyım..Yüreğindeki kibri, kibirden doğan kötü duyguları, hastalıkları yıkar, ruhunu temizlerim. Ben gözyaşıyım. Ayrılmaz dostunum senin. Kötü günde de iyi günde de hep gözlerindeyim. Sevincinizde de hüznünüz-de de ben varım. Benimle paylaşırsınız her şeyi.. Ben hep gözlerinizdeyim. Yeter ki çağırın beni, yeter ki isteyin beni. Ben gözyaşıyım ALLAH\’ın ilk yarattığı gibiyim hâlâ. Tertemiz ve günahsızım. Dualarınız benimle ulaşır Yaradan\’a. Ben varsam siz değerlisiniz. Ben varsam siz rahmete nail olursunuz. Ben varsam merhamet ve vicdanınız sizinle konuşur. Bazen mazluma eşlik ederim, bazen bir anneye. Bazen zenginler çağırır, beni bazen fakirler. Ben kimseye küsmem, zalime bile. Yeter ki çağırsın beni, yeter ki isteyip yüreğini açsın bana. Yeter ki “gel” desin. Ben gözyaşıyım. Hemen gözlerinde biterim. Bensiz yapamazsınız. Nasıl ki toprağın bağrına ekilmiş bir tohum, gökyü-zünün ağlamasına ihtiyaç duyarsa, kalbinizdeki sevda ağacı da beni ister. Pınar olur, beslerim ben onu. Merhamet benle başlar. Sevda benimle hayat bulur. Kalpler benimle büyür. Hayat benimle güzeldir. Peygamberler bile vazgeçmedi benden. Ben onların mirasıyım. Kıymetimin farkına varın ve çağırın beni. Unutmayın, ben gözyaşıyım” Biraz olsun huzura kavuşmak için gözyaşı vazgeçilmez bir güzellikse eğer; yüreğimizde saklı kalmış ne varsa apaçık bırakalım gözyaşlarını. O anlatsın suçlarını, sevdalarını. Yüreğinde saklayamayız ki. Gözümüzden yaş akmasa, divane olduğumuz ge-celerde yürek neye dayanabilir ki? Bir damla gözyaşı, yüreğini, duygularını yaşatmaktır. Kararan, çıkmazda olan sözlerini bırak, bir damla gözyaşına… AlıntıSeyit Ayvaz

  12. YER YÜZÜNDE HERŞEY FANİDİR
     Bizim şuanda yaşadığımız dünya geçici ve ölümlü bir dünyadır.
       Her kemal’ın bir zevalı, her baharın bir kışı vardır. Öleceğiz ama gerçek hayata dönmek için, öleceğiz mahşere dönmek için, öleceğiz mizana dönmek için, öleceğiz Allah’a ve Resullullah’a dönmek için öleceğiz!..
       Ölümsüz ve zahmetsiz bir hayat istiyorsak ikinci adrese talip olmalıyız. Kur-an yolunda, sünnet yolunda, peygamber yolunda olmalıyız.
       Dünyaya geldiğinde kulağına okunan ezanın giderken kılınacak cenaze namazını hatırlıyormusun dostum?
       Bir namazlık saltanıtın sonunu hatırlıyormusun hiç?
       Hani gecede ve gündüzde, hani gençte ve ihtiyarda, hani iyide ve kötüde gelirde. Gelir ya hatırlıyor musun?
      Çünkü ölüm bir ibret olur. Ölüm bir vuslat olur. Ancak o vakit bilirsin dostum, ölüm bir rüyamıdır, gerçek mi?  Yada rüya olan dünyamıdır yoksa ötesimi?..
     
     

  13. Yalancı dünyaya konup göçenler, Ne söylerler ne bir haber verirler. Üzerinde türlü otlar bitenler, Ne söylerler ne bir haber verirler. Kiminin başında biter ağaçlar, Kiminin başında sararır otlar, Kimi mâsum, kimi güzel yiğitler, Ne söylerler ne bir haber verirler. Toprağa gark olmuş nâzik tenleri, Söylemeden kalmış tatlı dilleri, Gelin, duâdan unutman bunları, Ne söylerler ne bir haber verirler. Kimisi dördünde kimi beşinde, Kimisinin tâcı yoktur başında, Kimi altı, kimi yedi yaşında, Ne söylerler ne bir haber verirler. Kimisi bezirgân kimisi hoca, Ecel şerbetini içmek de güç a, Kimi ak sakallı kimi pîr koca, Ne söylerler ne bir haber verirler. Yûnus der ki; gör takdirin işleri, Dökülmüştür kirpikleri kaşları, Başları ucunda hece taşları, Ne söylerler ne bir haber verirler. YUNUS EMRE
     
     
    emeğinize sağlık çok anlamlı bı paylaşım rahmana emanetsınız inş….

  14. slm can kardeşim senin bütün bloğların kitap gibive öğretici ALLAH razı olsun kib..

  15. Esselamu aleykum abi… Elinize sağlık… Allah celle celaluhu aşkı ile kalınız, inşaAllah.

  16. Mısır evliyasından “Fahr-ül Farisî” hazretlerine, talebesinden biri gelip;- Efendim, ben bir şeyden çok korkuyorum, diye arz edince sordu:- Hayırdır evladım, neden korkuyorsun?- Ahirette Cehennemden kurtulabilecek miyim acaba? Bunu düşünüp çok korkuyorum hocam.- İnşallah kurtuluruz oğlum.- İnşallah efendim, ama nasıl?Buyurdu ki:- Ümidimiz odur ki oğul, büyükler bize sahip çıkar ve şefaat ederler de inşallah kurtuluruz.- Ya sahip çıkmazlarsa efendim?- Merak etme oğlum. Biz bugün onlara sahip çıkarsak, onlar da o gün bize sahip çıkarlar.Biz onları dinlersek…- Anlamadım, nasıl yani?- Demem o ki oğul, biz o büyüklerin sözlerini dinler, nasihatlerine göre yaşarsak, onlara sahip çıkmış oluruz. O zaman onlar da bize sahip çıkarlar.***Bir gün de bir genç gelip;- Efendim, dünyada ve ahirette felaketlerden kurtulmak için ne yapayım? diye sorunca;- Bunun bir tek çaresi var, buyurdu.- O nedir ki efendim?- Kurtulanlarla beraber olmak.- Kurtulanlardan maksat kimlerdir ki?- Allahü teâlânın sevgili kullarıdır. “Ehl-i sünnet alimleri” ve “evliyalar” bunlardandır mesela.
     Böyle zatlar yoksa?Delikanlı sordu:- Böyle zatlar yoksa efendim?- Onlar yoksa, kitapları var evladım. Onların kitaplarını okuyan da onlarla beraber sayılır.***Bir gün de bazı gençlere,- “Emr-i maruf”, yani İslâma hizmet etmek kime nasip olursa, çok sevinsin, çok şükretsin, buyurdu.- Bu iş, çok mu sevaptır? dediler.- Elbette, buyurdu. Bir beldede küfre karşı “emr-i mâruf” yapılırsa, Allahü teâlâ o beldenin hak ettiği azâbı tehir eder. Emr-i maruf yapılmayan beldeye ise azab-ı ilâhî gelir.
    Rabbim sizin gibi kardeşlerimizin sayısını artırsın başarıların daim olsun kardeşim .h.günler diliyorum selam ve dua ile…

  17. Sana daha önce "Ağlama ne olur gül artık. Gülmek senin hakkındır."demiştim. Şimdi ise "Sana gülmek yasak"diyorum. Sanma ki bu bir çelişki; sanma ki bunlar birbirine mâni. Aksine bunlar birbiriyle iç içe… Gülmek,üzerine yüklenen ebedî dâvânın ağırlığından gafleti anlatıyorsa;o sana yasak!.. Eğer ebedî dâvânın bayrağını bir adım götürme nimetine nâil olmanın şükür ve sürûrunu temsil ediyorsa,elbet gülmek hakkındır. Ağlamak bedbinliğe ve şevksizliğe alem olmuşsa ağlama!.. Yazıktır gözyaşlarına… Eğer îman bayrağını ötelere götüremenin ızdırabı, gayrın dertlerini düşünme faziletinin ifâdesi ise ağla,hem de sel gibi gözyaşı dök!…O yaşlar bir gün rahmet bulutu olup seni gölgeler,hatta yağmur olup âb-ı hayat sunar. Sen öyle bir duygu girdâbındasın ki; kurtulamazsın. Sen; gülmek -ağlamak,sevmek-sevilmek,konuşmak-susmak gibi zıtların belki de vefâsızlıkların,kadirşinassızl ıkların sâhillerine uğrayan helezonik bir güzergâhın yalnız yolcususun. Senin yolunda yalnız dikenler ve çakıllar değil,pusu kurmuş çakallar da var. Senin yolunda maddî ve mânevî menfaatlerden de öte,bir ulu gaye için çırpınmak var. Neylersin sen buna gönüllü tâlip olmuşsun. Sen kâinâtı kucaklayan bir ulu ideale baş koyacak fıtratta doğmuşsun. Küçük hülyâlarla nasıl avunursun? Sen her şeyin sâhibine gönül vermişsin,bir şeyde nasıl boğulursun?… Sen kendini başkasıyla mukâyese edemezsin,çünkü sen farklısın!.. Sana bazen ağlamak yasaktır! Kan kussan kızılcık şerbeti içmiş gibi duracaksın. Sana bakıp şevk alanları üzmemek için gözyaşlarını içine gömüp,bağrına taş basacaksın… Sana bazen gülmek yasaktır! Herkes şen şakrak iken,sende derin bir tefekkür hâli,bir ağırbaşlılık,bir vakar görülür. Belki de tebessümünle iktifa edersin;çünkü sen zerre kadar zamanda kaybolmaz,asırlar ötesini düşünürsün. Gün olur,bir ulu hizmetin peşinde yalnız koşturur,türlü fedâkârlıklara katlanırsın. Belki umduğunu bulamaz, belki destek beklediklerini ilgisiz görürsün… Nice zamanlar doğru bildiğin yolda yalnız yürümeğe mecbur kalırsın…. Sakın sakın, sana el uzatmayan zavallılar grubunun sahte saâdetlerine imrenme! Onlara kızma,adâvet etme. Sadece acı… Çünkü sen farklısın dostum! Allah sana başkalarının dertleriyle dertlenme fazileti vermiş. Senin beynin enbiyalar ,evliyalar, sâlihler, sıddıklar ve mücahitlerin mefkûresiyle doldurulmuş. O nuranî zincire bir küçük halka olmak,o ulvî kervanın peşinden koşmak,o mukaddes ayaklarına toz olmak istediğimiz dava ehlinin bir küçük ferdi olmak arzusu vermiş;ne diye küçük düşünüp,hislerini dünya için hebâ edeceksin? Sen farklısın dostum çok farklı! Ömründe seni bir kere dahi düşünmeyen,sana zerre kadar menfaati dokunmayan kişinin imanını kurtarmak için çırpınıyorsun. Onun için çalışıyor,programlar yapıyor,diller döküyorsun. Neylersin ki elinde değil,başkasını düşünmeden edemiyorsun. "Boş versene" diyemiyorsun. "Aldırma da geç git"diyenlere kulak asmıyorsun, "Milleti sen mi kurtaracaksın?" diyenlere : "Evet ben kurtaracağım! Var mı bir diyeceğiniz!" diye haykırıyorsun… Sen gönüllü bir mahkûmsun dostum! Sâniyeleri Allah yolunda hizmetle geçen bir çelik duvarla örmüşsün çevreni. Sen kendi mahpushâneni kendin yapmışsın,ne diye dışarıdaki aylaklara imreneceksin? Sen seni seninle mukayese et. Sen başkalarına bakıp da "o niye böyle?Şu niye şöyle?"deme. Sen kendi kabiliyetlerini,kendi duygularını aksa\’l-gayâta çıkar. Sen kendinle yarış!.. Bu hükümet-i cumhuriyenin tek memuru ben miyim?"deyip el etek çekme! Bu senin davandır… Unutma! Problemler küçük insanların şevkini kırar,büyük insanların azmini artırır. Sen büyük insansın. Çünkü büyük ve ebedî bir davaya gönül vermiş,baş koymuşsun. Sıradağlar gibi problemlerle çevrilsen takma kafana! Bu dava büyükse sahibi de büyük. Senin gibi ihlaslı,cevval kahramanları yalnız mı bırakır?…. ZÜBEYİR GÜNDÜZALP slm ahmet kardeşim  senin spaces teki emeklerin ve insanları birseyler aktarman inan bizleri cok sevindiriyor Rabbim hizmetlerin daim etsin Mevla teala sizi gibi  islama hizmet edenlerin  sayıları artırsın bizleride hakkı hak bilip hakka hizmet edenlerden etsin  slm ve dua ile..

  18. AŞK Kaybın Bilincidir
     
    biri çıkar karşına
    ellerini tutmak içini titretir.
    müptelası olmaya başlarsın
    farkında değilsindir
     
     
    o gitmiştir yoktur hayatında
    gitmiştir ama
    giderken geldiği gibi yalnız değildir;
    seni almıştır senden
    gözlerine hakim olmadığında
    ayaklarının bilinçsiz ona yöneldiğini
    hafızandakilerin
    sadece ona ait olanlar olduğunu fark ettiğinde
    çok geçtir artık
     
    giderken sana bıraktığı
    sadece kaybın bilincidir,
    bu bilinç her gün biraz daha artar
    artan bilincinle kaybın da büyür acında,
    Ve AŞK kaybın bilincidir..

    __MERHABA ARKADAŞIM GÜZEL BİR GÜN VE HARİKA MUTLU SAGLIKLI BİR HAFTA GEÇİRMEN DİLEGİYLE HERŞEY GÖNLÜNCE OLSUN SEVGİYLE KAL BAŞ BAŞ__
     
     
    __HELLO MY DEAR FRIENDSHIP BEAUTIFULL ONE DAY AND
    HAPPY MERRY AND LUCKY ONE WEEK YOUR BECOME
    LOVE STAY MY SWEET FRIENDSHIP WE AGAIN SEE EVERYTHING FOR A LOT OF THANK YOU__
     
     
    ஐ♥ღ♥ღ♥→ ‼…єѕмєя…‼ ←♥ღ♥ღ♥ஐ
     

  19. Sürgün ülkeden Başkentler Başkentine
    Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
    Baharı kolayarak girelim kelimeler ülkesine
    Bir anda yükselen bir bülbül sesi
    -Erken erken karlar ortasında
    Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
    Bana geri getirir eski günleri
    …Paslanmış demir bir kapı açılır
    Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
    Ta karanlıklar içinde birden
    Bir türkü gibi yükselirsin sen
    Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
    Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
    Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
    Saçar ortalığa zamanın
    Ağaran saçın toz toprağını
    Bana ne Paris\’ten
    Newyork\’tan Londra\’dan
    Moskova\’dan Pekin\’den
    Senin yanında
    Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
    Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
    Geceme gündüzüme
    Gözlerin
    Lale Devrinden bir pencere
    Ellerin
    Baki\’den Nefi\’den Şeyh Galib\’den
    Kucağıma dökülen
    Altın leylak
     
    ***
     
    Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla
    Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
    Kimi ırmaklardan yansıma
    Kimi kayalardan kırpılma
    Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
    İçi ölümle dolu
    Dönen bir huni
    Doğarken güneş
    Kesilmiş ölü yüzlerden
    Bir mozayik minyatürlerden
    Dokunur tenimize
    Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay
    Ve birden senin sesin gelir dört yandan
    Menekşe kokulu sütunlardan
    Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
    Gözlerine ait belgeler sunulur
    Ey aşkın kutlu kitabı
    Uçarı hayallere yataklık eden
    Peri bacalarının yasağı
    Gönlümün celladı acı mezmur
    Bana bıraktığın yazıt bu mudur
    Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
    Senden bir gök
    Senden yıldızlar ördüler
    Ateş böcekleri
    O gece dört yanıma
    Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
    Sen bir anne gibi tuttun ufukları
    Ve çocuklar gülle anne arasında
    Seninle güller arasında
    Tuhaf bir ışık bulup eridiler
    Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
    Aramızdaki sırra
    Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
    Gençlik monologları
    Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
    Bana getiren
    Yasamız vardı
    Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
    Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben
    Sezai Karakoç
    bu kampanyanız güzel fakat başarılı mı tartışılır,blogla ilgili yazı yok ki konu ile alakasız yorumlar millet konuk defterine yazacağını getirp buraya yapıştırıyor tabi siz bilirsiniz yine de selamlar…

  20. \’\’ Gidişim bu dünyadan bir hayra dönüşse eğer,
      Rabbim ne olur beni çabucak götürüver…
      Öbür dünyada ki akibetim şerse şayet,
      Alma canımı Mevlam biraz olsun tehir et…\’\’
     
    selam ve dua ile gül yüzlüm….

  21. Ruh, dünya gurbetindedir, ölümle vuslata erer.
    Gurbet, garipler mahşeridir. Orada buğulu gözler, ızdırap dolu gönüller sıla hasretiyle inler.
    “Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada.Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez” N.F.
    dediği gibi şairin; cânân uğruna, anadan, babadan yârdan kopup gelinen garipler konağıdır.
    Gurbet ızdırap dolu bir yoldur. Her kıvrımı çile, her yokuşu elem doludur. Sılaya kavuşabilmek bir sürü varyantların, acı dolu kıvrımların asılmasıyla mümkündür. Sonsuzluğa uzanan yolda her kafile, çilenin paletleri altında sertleşen kaldırımları aşmak zorundadır. Yoksa, sabredemeyip tökezleyenler; şu dünya yurdunu ebedi zannedip konaklamaya karar verenler; ömür ağacından hergün bir yaprağın dökülüşü karşısında, inkisar içinde kalırlar. Evet ömür, zaman seli içine düşmüş bir yaprak gibi süratle kabir uçurumuna doğru yol almaktadır..
    “Eyvah! Aldandık. Şu dünya hayatını sabit zannettik. O zân sebebiyle bütün bütün zâyi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur. Bir rü’ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar gider.”
    Hayâl, dünya zindanının penceresidir. Ruh, oradan ebedî âlemleri seyrederken biraz olsun dünya gurbetinin acılarından sıyrılır. Yoksa, felâketlerin üzerine çullanması, insana ümitsizlik ağıtları yaktırır.
    Kalb ve vicdan iman nuru ile ışıklandığı zaman, kâinattaki her ses İlâhî senfonizmadan birer nağme olarak yankılanır. Yağmurun şıpıltısı, rüzgârın uğultusu, kuşların cıvıldaşmaları ile raksa gelen bütün mevcudat, İnsan ruhundaki ulvî duyguları coşturarak, dünya gurbetinde olan insanı ebedî visâle iştiyakla doldurur. Yoksa inançsızlığın sahnelendirdiği korkunç vahşet, insan ruhunu dayanılması imkânsız bunalıma iter. Her dostun “elveda” deyip meçhûle doğru yol alışı karşısında vicdan, birgün o korkunç çukura kendisinin de düşeceğini hatırlayıp, ayrılık mâteminin feryadını koparır..
    “Artık demir almak günü gelmişse zamandanMeçhule giden bir gemi kalkar bu limandanSanki hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yolSallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.” Y.K.
    Selam ve dua ile kal arkadaşım.Allah yar ve yardımcın olsun inş.Hayırlakşamlar..

  22. Ne çok şey anlatır gözyaşları…Bazen söylenemeyen sözlerin sesi, bazen bir pişmanlığın diyeti ,bazen de bir sevda nefesi…Sessizliğin çığlıklarıdır aslında gözyaşları…Anlatılamayanı anlatmak ister karşısındakine…Eğer anlayabilirse. ..İnsanoğlu bi garip…Sevinir ağlar, üzülür ağlar, hasret çeker ağlar, kavuşur yine ağlar. Kelimeler kifayetsiz kaldığında, gözyaşları görev başındadır. Aslında ağlayabilmek büyük bir nimet…Ve ağlamak taş kalpli olmadığımızı gösteriyor. Hala insan olduğumuzu, hissettiğimizi, DUYGUSUZ olmadığımızı…Ama bazen gözpınarlarından aşağı süzülemez gözyaşları…Onlar dışa akıp ziyan etmezler kendilerini…Çünkü çok daha önemli bir görevleri vardır. İçteki bir yangını söndürmek isterler. Göz kapaklarınızın alev alev yandığı, boğazınıza bir şeylerin düğümlendiği, burnunuzun direğinini sızladığı oldu mu hiç? Dikkat ettiniz mi o anlarda gözyaşlarınızın istikameti neresi? En zor olanı bu belki de…Ağlamak zayıflık mı? Neden ağlamamız gereken anlarda; yumruklarımızı, tırnaklarımız avuçlarımızı kanatıncaya kadar sıkar, boğazımızdaki düğümleri yutkunarak gidermeye çalışırız? Neden kaçırırız buğulanan gözlerimizi başkalarından?Bakın ağlıyorum işte! Utanmıyorum kimseden…O kadar içime akıttım ki gözyaşlarımı!…Artık zapdedemiyorum içimdeki çağlayanı…. Ağlıyorum dostlarımın vefasızlığı içinAğlıyorum Yaradana vefasızlığım içinAğlıyorum özlediklerim içinAğlıyorum özleyip de kavuşamadıklarım içinAğlıyorum içimi acıtan kalp kırıklıklarım içinAğlıyorum istemeden de olsa kalbini kırdıklarım içinAğlıyorum unutulmaması gerekenleri unuttuğum içinAğlıyorum ………unuta madığım içinAğlıyorum yaklaştıkça uzaklaştıklarımaAğlıyorum tanıdıkça çirkinleşenlereAğlıyorum kıymetini bilemediklerim eAğlıyorum sevsem de yüz bulamadıklarımaAğlıyorum ziyan olan yıllarımaAğlıyorum bir ömür ağlayamadıklarıma GÖZYAŞLARIM BU GECE BİTER Mİ?RUHUMDAKİ KİRLERİ YIKAMAYA YETER Mİ?KALBİME GÜN DOĞAR MI BU SABAH ACEP?YOKSA,BÖYLE GELMİŞ YİNE BÖYLE GİDER Mİ?DUYAR MISIN GÖZYAŞLARIMIN SESİNİ YA RAB?BU YAŞLAR GÜNAHLARIMIN DİYETİNİ ÖDER Mİ

  23. Esselamü aleyküm
     

  24. BİR YOLCUYUZ BU GURBETTEBiz yolcuyuz yaratılıştan haşire doğru,Her insan mutlaka yÜrÜyecek bu yolu,Her anı insan oğlu için imtihanla dolu,Sabır ile şÜkretmek kazanmanın yolu.Acılar musibetler dikenleridir bu yolun,KÜçÜk gÜnahlarına kefareti olur kulun,Anlasa gafil insan hiç isyankar mı olur,O kapının eşiğinden hiç uzakta mı olur. Seni görememek asla hiç mÜmkÜn değil,Kör,sağır olsak da bu hiç mÜmkÜn değil,çiçeğe bakıp seni görmeyen insan değil,Soluk alıp da şÜkÜr etmeyen insan değil.Bu yolculuk insanı alır, iki sona götÜrÜr,Cennet veya cehenneme insanı götÜrÜr,Mevla cennete şeytan ise ateşe götÜrÜr,İnsanlık sırrına ereni,RabÂ’ bine götÜrÜr.   
    can kardesım ahmet.

sema için bir cevap yazın Cevabı iptal et