Niye ben?”…

 
“Neden benim başıma geldi?” Bir tek musibet anında seslendiririz bu yakıcı soruyu. “Niye ben?” Hep başkalarına olurdu böylesi şeyler. Öyle olmasına öylesine alışmışızdır ki… Benim değil, “öteki”lerin başına gelir kaza. En fazla bir istatistik rakamı kadar önemsediğimiz uzak yabancılar eksilir hayattan. “Ben” dediğimiz dokunulmazdır. “Ben” öyle sıradan değil(im)dir. Olağan bir kaza haberinin o hep bildik “ölü sayısı” arasına sıkışmış sıradan bir rakam olamam “ben”. Başkası da olabilmesi ihtimali altı milyar kez yüksek iken, niye “ben”im o “biri”?
“Başka bir sürü yerde olabilecekken niye ille de burada çıktı bu yangın?” “Başka milyonlarca insan varken, niye sadece beni seçti bu kurşun?” “Başka sayısız saatler, dakikalar dururken, nasıl oldu da bu ana denk geldi kaza?” “Başka bir dolu seferde olabilecekken, niye bu sefer oldu bu arıza?”
Tuhaf bir yalnızlık içinde buluyor kendini insan başına o “şey” geldiğinde. Etraftaki olağan sesler düşmanlaşıyor, yabancılaşıyor. Araba uğultusu, yağmur şıpırtısı, cep telefonu sesi dalga geçercesine yalayıp geçiyor seni. Sen derin acılar içindeyken, hiçbir şey olmamış gibi yürüyen, kaygısızca konuşan, her günkü gibi koşturan insanlara gücenik bir edayla bakıyorsun: “Nasıl da rahat olabiliyorsunuz böyle? Aşk olsun!” Her şey ve herkes “başka”laşıyor o anda. Yarın senin cenazen olacak, sen eksileceksin sıcacık yuvandan, yavruların “Baba!” dediğinde ömür boyu cevap alamayacak. Ama büyütmeye gerek yok! Sen sadece bir “başkası” dahasın başkalarının gözünde. Bir “başkası”nın daha cenazesini göz ucuyla seyredecek başkaları. Sen uykusuz bir gecenin koynunda, bir yaprak gibi titrerken, başkalarına göre bir “başkası” olan sen sıradan acılardan bir acı yaşıyor olacaksın. Uyuyacak milyonlarcası. Sen ve yakınların gazetelerin üçüncü sayfasında kanlı bir habere konu olmuşken, başkaları katlayıp bir kenara bırakacaklar senin haberini. Başkalarının es geçtiği kadar lüzumsuz bir yer mi işgal ediyorsun ki yeryüzünde? Başkalarının hiç üzülmeyeceği kadar, hiç eksikliğini hissetmeyeceği kadar yersiz bir yerin mi vardı âlemde?
Bak işte, ölen “ben” de olsa, “ölenle ölünmüyor”muş. Hayat devam ediyor “ben”siz. Olmasan da oluyormuş meğer. Ne kadar dayanılmaz bir acı! Ne kadar ağır bir hakaret! “Olsa da bir olmasa da bir”mişim meğer. Ne kadar da aşağılandığını düşünüyor insan! Aslında o aşağılanmaya verdiğimiz tepkidir o soru: “Neden başkası değil de ben?” Daha açıkçası: “Niye ben seçildim?” “Ne isteniyor benden?” “Hak etmedim ben bu ‘ceza’yı!”
Hadi itiraf edelim: Kadere hesap soruyoruz. Yazgının iki yakasından çekiştiriyoruz. Hadi bir itiraf daha: Asıl derdimiz “kader”i takdir edenledir. Yani Yaradan’la karşı karşıya gelir aklımız. “Ben”i Vareden’e keseriz faturayı. Kafa tutarız. Dokunulmazlığımızın ihlaline isyan ederiz. “Ne istedin benden?” “Benim ne suçum vardı ki?”

Ne garip! Olumsuzlukların hesabı kaderden sorulur. “Ben” kendi ellerimle suç işlerim, hapse düşerim ama “kader mahkûmu” oluveririm. Ayağım kayar, günaha bulaşırım ama “n’edersin kaderime yazılmış” deyiverir, sıyrılırım. Şampiyonluğunu, birinciliğini, galibiyetini kadere “mahkûm” eden pek çıkmaz. Sevaplarını, iyiliklerini, biriktirdiklerini, başarılarını “kader”in hesabına yazdıran olmaz.
İyiliklerimiz kadere rağmendir sanki. Başarı, yazgıya başkaldırıdır. Başarılıysam “Niye ben?” sorusunu sormama gerek yok. Birinci olduysam, “Niye benim başıma geldi?” diye sızlanmak yok. “Başkaları”nın kazalarını hayatta kalmış biri olarak seyrediyorken, “Niye ben hayatta kaldım?” diye hesap sormak yok.
Değil mi?
Farkında değilim ama… Ben bana “ben” diyebiliyorsam, ne anlaşılmaz bir ayrıcalık içimdeyim! “Ben”i bir “başkası” da olabilecekken “ben” diye seçip Vareden’e hiç minnet duygum olmayacak mı? Pekâlâ başkaları içinde sıradan biri olabilirdim. Pekâlâ başkalarının “başkası” diye bile bilmediği, hiç hatırlanmayan, hatırlanmaya bile değmeyen bir “yok” olabilirdim. “Yok” olduğunun bile farkında olunmayan bir “şey”dir “yok”luk… Ben “ben” olmasaydım, niye ben olamadım diye hesap sorabilir miydim? “Ben” olmayışıma yanabilir miydim?
Ama hayret! “Ben” varım, var edilmişim. Varlığım yokluğuma “ben”den habersiz tercih edilmiş. Kimseler hatırımı saymazken, beni aramazken, eksikliğimi dert edinmezken, varlık sahasına çıkarılmışım, hatırım sayılmış, el üstünde tutulmuşum. Ben bile “ben” olmayı hesap edemezken, “ben” diyebileceğim bir insan olarak var edilmişim.
Hiç beklemediğim, hiç ummadığım bir iyilikti bu! Aynada yüzüme bakıyorum, kimsenin yüzüne benzemiyor. Meğer “biricik”mişim ben. “Bitane”ymişim beni “ben” olarak seçenin nazarında. Nasıl oluyor da, ben bana “ben” diyebiliyorum? Ya, ben bana “ben” diyemeyenlerden olsaydım? “Sen” diye hitap edilmeyi hak etmemiş olsaydım? Öyle olsaydı, hiç aşağılanmış hissedecek miydim? Kadere hesap sorabilecek yetkide görebilecek miydim kendimi?
“Niye ben?” diye kaybettiğimin hesabını sorabiliyorsam, hiç hesapsız kazandığım “ben” sayesinde sorabiliyorum… Ne garip? Hiç yoktan kazandığım “ben”imle kazanamadıklarımın da hakkım olduğunu düşünmeye başlamışım. Tuhaflığa bakın ki, borç aldığım “ben”imle kendimi alacaklı sayıyorum.
Asıl sürprizi görmüyorum: “Ben” bana sürprizim. Hiç ummamıştım “ben” diye/bilineceğimi… Hiç beklemiyordum “ben” diyebilenler arasına seçileceğimi… Ben beni “ben” bilmeseydim, ben “ben” olamayışıma ağlayabilecek miydim?
Ben şimdi burada soruyorum kendime:
“Niye ben?”
 
Senai DEMİRCİ

13 Yanıt

  1. Asıl sürprizi görmüyorum: “Ben” bana sürprizim. Hiç ummamıştım “ben” diye/bilineceğimi… Hiç beklemiyordum “ben” diyebilenler arasına seçileceğimi… Ben beni “ben” bilmeseydim, ben “ben” olamayışıma ağlayabilecek miydim? Ben şimdi burada soruyorum kendime:“Niye ben?”Güzel bir paylaşım Allah cc razı olsun….

  2. Niye ben Diyen herkes için…Kaybedenlerin vazgeçilmez sözüdür "neden ben?" Bu yaşanmış hikayeyi okuduktan sonra fikriniz değişecek! Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün esaretini toplayarak bir grup tırmanışına katildi.Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına.Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini takti, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı. Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda’nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah\’a dua edebilirdi yalnızca.. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. "Allah’ım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardim et." Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mi?" diye bağırdı. Branda’nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmişti. Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktı: "Allah’ım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım…" "BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin…SELAM VE DUA İLE CAN KARDEŞCİĞİM ALLAH RAZI OLSUN HAYIRLI AKŞAMLAR ABLASININ GÜL YÜREKLİSİ KENDİNE İYİ BAK EMİ KAL SAĞLICAKLA RABBİME EMANETSİN….

  3. "O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde \’Biz Allah\’ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır\’ derler." Bakara Sûresi, 2:15"Beni yediren ve içiren Odur. Hastalandığımda bana şifa veren de Odur." Şuarâ Sûresi, 26:79-80.“Allah’ım! Kalblerin tabibi ve ilâcı; bedenlerin âfiyeti ve şifası, gözlerin nuru ve ziyası olan Efendimiz Muhammed’e (asm), onun âl ve Ashabına salât ve selâm eyle.”RABBİM razı olsun canım abim selam ve dua ile..

  4. Ama hayret! “Ben” varım, var edilmişim. Varlığım yokluğuma “ben”den habersiz tercih edilmiş. Kimseler hatırımı saymazken, beni aramazken, eksikliğimi dert edinmezken, varlık sahasına çıkarılmışım, hatırım sayılmış, el üstünde tutulmuşum. Ben bile “ben” olmayı hesap edemezken, “ben” diyebileceğim bir insan olarak var edilmişim.Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber (Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, bütün hamdler ona mahsustur Allah’tan başka ilah yoktur Allah en büyüktür)Allah razı olsun…

  5. Hadi itiraf edelim: Kadere hesap soruyoruz. Yazgının iki yakasından çekiştiriyoruz. Hadi bir itiraf daha: Asıl derdimiz "kader"i takdir edenledir. Yani Yaradan\’la karşı karşıya gelir aklımız. "Ben"i Vareden\’e keseriz faturayı. Kafa tutarız. Dokunulmazlığımızın ihlaline isyan ederiz. "Ne istedin benden?" "Benim ne suçum vardı ki?"Ne garip! Olumsuzlukların hesabı kaderden sorulur. "Ben" kendi ellerimle suç işlerim, hapse düşerim ama "kader mahkûmu" oluveririm. Ayağım kayar, günaha bulaşırım ama "n\’edersin kaderime yazılmış" deyiverir, sıyrılırım. Şampiyonluğunu, birinciliğini, galibiyetini kadere "mahkûm" eden pek çıkmaz. Sevaplarını, iyiliklerini, biriktirdiklerini, başarılarını "kader"in hesabına yazdıran olmaz.İyiliklerimiz kadere rağmendir sanki. Başarı, yazgıya başkaldırıdır. Başarılıysam "Niye ben?" sorusunu sormama gerek yok. Birinci olduysam, "Niye benim başıma geldi?" diye sızlanmak yok. "Başkaları"nın kazalarını hayatta kalmış biri olarak seyrediyorken, "Niye ben hayatta kaldım?" diye hesap sormak yok.Değil mi?Farkında değilim ama… Ben bana "ben" diyebiliyorsam, ne anlaşılmaz bir ayrıcalık içimdeyim! "Ben"i bir "başkası" da olabilecekken "ben" diye seçip Vareden\’e hiç minnet duygum olmayacak mı? Pekâlâ, başkaları içinde sıradan biri olabilirdim. Pekâlâ, başkalarının "başkası" diye bile bilmediği, hiç hatırlanmayan, hatırlanmaya bile değmeyen bir "yok" olabilirdim. "Yok" olduğunun bile farkında olunmayan bir "şey"dir "yok"luk… Ben "ben" olmasaydım, niye ben olamadım diye hesap sorabilir miydim? "Ben" olmayışıma yanabilir miydim?Selam ve dua ile

  6. Bismillah…Bir çok razılık bir çok başlangıç,bir çok aşma bir çok aşkınlık.Versede vermesede Rabbinden razılığın sırrına vakıf olan hakikat-i Züleyha\’ya Bismillah!Uyandın,seni perdeler ötesinden hakikate doğuran aşka Bismillah!Yusuf\’u kuyunun karanlığından ve önlün gecesinden geçiripde Züleyha\’ya getiren kervana Bismillah!Züleyha\’nın ateş bahçelerini İbrahim\’in gülşenine çeviren yangına,yakılan ve yanan trende uyanan ruha Bismillah!Kuyuya Bismillah!Zindana Bismillah!Karanlıktan aydınlığa çıkaran duaya,hüzün ile semaya ağan ruha Bismillah!Ey kalbin üzerinde titreyen hüzün !Acıya Bismillah!Ateşe Bismillah!Gözyaşına Bismillah!Ne olursa kalpte olur,ey kalbi kırıklarla beraber olan Allah\’ım!Yolunda yürümek için ben kuluna lütfettiğin,ikbalim olan yol arkadaşıma Bismillah!Mesnevi bahçelerinin diretmiş dildarı merhaba!Mana aleminden kağıda düşen kelama Bismillah!Kaleme inşirah veren nu\’na Bismillah!Nun\’un nakşı bir ah\’a Bismillah!Bir ah çekip de derundan kalbimde buluverdiğim Gül-i siyaha Bismillah!Rabbim razı olsun. selam ve dua cümlemiz…

  7. Koktuğum başıma geldi, demek doğru mudur?İnsanda hiss-i kable’l- vuku denilen ön seziler vardır. Buna altıncı his de denilir. Bu açıdan bazı şeyler olmaya yakın iken bu his/duygu tarafından -Allah’ın izniyle- fark edilebilir. Ancak bu konuda çok dikkatli olmak gerekir. Çünkü, bazen bir uyarı veya bir müjde mahiyetinde gelen bu tür hisler, bazen şeytan tarafından da manipüle edilebilir. Yani şeytanın telkiniyle insanda var olan kuvve-i vahime/evham üretme mekanizması tarafından aslı-astarı olmayan şeyler hakkında da bazı korkular oluşabilir, bazı vehimler takıntı haline gelebilir ve insana hayatı zehir hale getirebilir.Bu sebepledir ki, İslam’da bir şeyi uğur saymaya izin verildiği halde, bir şeyi uğursuz saymaya izin verilmemiştir. Çünkü, uğur saymak hayata mutluluk katar. Uğursuzluk duygusu ise hayatı zehir eder.Özetlersek; Güzel düşünen, her şeyi güzel görür ve hayatından lezzet alır. Kötü düşünen, ruhuna kötülükler içirir ve hayatına zehir katar. Şunu unutmayalım ki, feleğin çarkı bizim vehimlerimize göre değil, Allah’ın hikmetine göre dönmektedir(.Hanımlar.com) yüreginize saglık diyorum daim mevlama emanet olun

  8. Ey Rabbim EY RABBiM; iYi Ki KALBiMiZDEN GEÇENLERi BiLiYORSUN, VE iYi Ki BiZ KALBiMiZDEN GEÇENLERi BiLDiĞiNi BiLiYORUZ, BiZi HiÇ KiMSE ANLAMASADA, YA DA HER ANLAYAN KENDi ANLAYIŞSIZLIĞINI MAZUR GÖSTERECEK KADAR DONANIMLA OLSA DA, SEN VARSIN VE BiRSiN BiZ BiZi BiLDiĞiNi BiLDiĞiMiZ iÇiN HER GÜNAHIN YAKICILIĞINDAN SONRA KENDiMiZi MASUM BULABiLiYORUZ, BiZi GÜNAHIMIZDA BiLDiĞiN KADAR, TÖVBEMiZDE DE BiLiYORSUN ÇÜNKÜ, ÇÜNKÜ SEN VARSIN VE BiRSiN,SENiN BiRLiĞiN BiZi YENiDEN BiRLEŞTiRiYOR, BUNCA AYRILIKTAN SONRA YENiDEN BiRBiRiMiZE GÜVENiYORUZ, CÜNKÜ SENiN HEPiMiZi TEK TEK BiLDiĞiNi BiLiYORUZ,EY RABBiM UNUTUŞUMUZ KENDiMiZEDiR, AMA HATIRLAYIŞIMIZ SANA DAiRDiR…Selam ve Dualarla Abicim..

  9. Hayatın her döneminde bu cümleyi çok kullanırız.NEDEN BEN DİYE!Çok anlamlı bir o kadar da düşündürücü bir yazı emeğinize sağlık..

  10. MÜTHİŞ BİR YAZI SENAİ DEMİRCİNİN ELLERİNE SİZİNDE YÜREĞİNİZE SAĞLIK KÖTÜLÜĞÜ ÖĞRENDİM,KÖTÜ OLMAK İÇİN DEĞİLKÖTÜLÜĞÜ BİLMEYEN,DÜŞER İÇİNE,İYİ BİL.(alıntı)

  11. Her şeyin nedeni var,Sırları gizli yaratılışta.İnsanın toprak,Toprağın insan olmasıAkla tuhaf geliyor başta.Hava,Ateş,Su ve toprak;Yaşam bunlarla başladı,Bunlarla son bulacak.Doğumdan sonra ölüm,Ölümden sonra yaşam…Kum saati duracak.Her şeyin nedeni var;Sırları gizli yaratılışta.Kum saati tekrar kurulacak.AlıntıHAYIRLI CUMALAR AHMET KARDEŞ! Eklediğiniz blogları çok faydalı ve güzel buluyorum. Bizlerle paylaştığınız için tşk. RABBİM siz ve sizin gibi değerli insanları istikametten ayırmasın.(amin) ALLAH\’a emanet olun!

  12. BENİM CANIM ABİM. RABBİM SENDEN RAZI OLSUN.A.E.OL.SAYGILARIMLA.,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,Gül bitirmek için toprak olmalı, insan yetiştirmek için yine toprak olmalı; cennete ehil olmak için yine toprak olmalı.Toprak olmak istiyorum Allahım!.. İnsanlar beni gördükleri zaman topraktan gelip yine toprağa gideceklerini hatırlasınlar.., Her gidişin Sana olduğunu bilsinler…. Güller bitsin üzerimde ve yükselsinler göğe doğru. Bülbüller, varlığıma şükrederek şakısınlar seher vakitleri, güllerin koynundan güne merhaba derken… Sevgi için… Toprak olmak istiyorum Allah’ım!.. Bir ağaç kollannı sana doğru açsın benden, dua ederken kollarım olsun… Sonbaharda sarı yapraklar süzülerek düşsün üzerime; benimle toprak olmak için, benimle ben olmak için.. Toprak olmak istiyorum Allah’ım!… Kışın kar örtsün üzerimi, yalnız kalayım kendimle… Sonra içime ilham ettiğin kardelenlerle sana doğru yöneleyim… (Ki duruşum da sana doğrudur. Kardelenlerim baharı müjdelesin insanlara… Umut için… Toprak olmak istiyorum Allah’ım!… Baharda.., bülbülsüz gül olur mu hiç; “bülbül” için, bahar gelir mi yağmursuz; “yağmur” için, yağmur yağar mı duasız; dua için ve hiçbir şey olmaz rızansız: ”Rızan” için… Toprak olmak istiyorum Allah’ım!… Bir söğüt fidanı dursun ilkin üzerimde… Sonra söğüt fidanının duası bir küçük ağaççık… Ve birgün söğüdümün gölgesinde dinlensin dünya…Ve bir millet uyansın: utangaç, başı yerde, gönlü fezanın derinliklerinde bir söğüdün!.. Gölgesinde senin davan için… Davan ki, davamdır… Toprak olmak istiyorum Allah’ım!.. Yanımda Kevserler aksın şırıl şırıl!.Ben de Kevser selinde coşmuş ve sana doğru yönelmiş bir avuç toprak… Cennet’inde…İNŞ YARAB.

  13. EMEĞİNE SAĞLIK CANIM KARDEŞİM .FAYDALI BİR YAZI .RABBİM HİZMETLERİNİ DAİM ETSİN .Ne Çok Hatıram Var Seninle Rabbim!Ne çok hatıram var seninle RabbimBazen uzaklara salıyorsun beniArayıp bulayım diye seni.O zaman içinde bulunduğum karanlıklardan NUR\’una yol alıyorum\’\’ müminlerin dostudur.Onları karanlıklardan NUR\’a çıkarıyor\’\’ayeti ümidim ve kılavuzum oluyor.Karşıma hayeller,gölgeler çıkıyor.Yolumdan alıkoymaya çalışıyorlar.O zaman İbrahim gibi \’\’Ben gelip geçen şeyleri sevmem\’\’diyorum.Bu arada mektuplarını okuyorum.Tatlı bir esintiyle geliyor sözlerin bazenHele o baharda açan çiçekler yok mu?Hem senin güzelliğini okuyorum onlarda,hemde beni güzelleştirmek,geliştirmek istediğini…Başını toprakdan çıkaran filizleri görüyorum.Sanki bana \’\’Sende bu dünya toprağından başını çıkar,ahiretin güzel ikliminde filizlen,uzat dallarını cennete,ebedi meyveler ver\’\’diyorsun.Ahh Rabbim;Bazen bunları unutup dünyaya sarıldığım oluyor.Hani neredeyse seni unutacağım.O zaman dünyayı elimden alıyorsun,dikenleriyle elimi kanatıyorsun.Sanki bana \’\’Senin asıl yurdun burası değil senin asli vatanın var.Seni bekleyen peygamberler,sıddıklar,şehitler,salihler var.BEN VARIM\’\’diyorsun.O zaman şükrediyorum sana.Beni unutmadığından,terketmediğinden dolayı.Ya günahlarım,günahda ısrarım yokmu?Ozaman bana darılmışsın gibi geliyor.Şu sözünle teselli buluyorum,ümitleniyorum.\’\’Rabbin seni terketmedi,darılmadı da\’\’O zaman dünyalar değil cennetler benim oluyor.Senin güzel isimlerini kalbime dolduruyorum.Seni herşeyden çok seviyorum.ALINTIHAYIRLI VE HUZURLU GÜNLER GEÇİRMENİZ DİLEKLERİMLE A.E.O CAN AHMED KARDEŞİM

ayse için bir cevap yazın Cevabı iptal et