“Allahu Ekber! Allahu Ekber! La ilahe illallahu vallahu ekber! Allahu Ekber ve lillahil hamd!”…Mübarek Kurban Bayramanızı Ruh-u canımızla tebrik ederiz…

İBRAHİMİ YOL, İBRAHİMİ DURUŞ

Cenab-ı Allah (cc):
Kimini düşmanla
Kimini hastalıkla,
Kimini fakirlikle,
Kimini zenginlikle,
Kimini evladıyla,
Kimini eşiyle,
Kimini çeşitli bela ve musibetlerle,
Kimini de mevki ve makam ile imtihan eder.
Bunlardan biri de Hz. İbrahim (a.s)’in ders ve ibretlerle dolu imtihanıdır.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, “la ilahe illallah”a davet eden bir tevhid mücadelesi gelir aklımıza. Anlayışları körelmiş, kalpleri taşlaşmış Nemrut ve kavmine karşı iman mücadelesi gelir aklımıza: “…Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Çünkü ben yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben O’na ortak koşanlardan değilim.” (En’am: 78-79)

Hz. İbrahim (a.s) denilince, tuğyana başkaldırı gelir aklımıza. İlahlık davasında bulunan zorba Nemrut’a: “… Benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor. Haydi, gücün yeterse sen de batıdan getir…”(Bakara: 258) meydan okuyuşuna karşı Nemrut’un afallayıp kalması gelir aklımıza.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, tefekkür gelir aklımıza. Sönenlerin, batıp yok olanların ilah olamayacağı gelir.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, put kıran İbrahim gelir aklımıza. Baltasını omuzlayıp hiçbir fayda ve zarar vermeyen putları paramparça etmesi gelir aklımıza: “Sonra İbrahim onları paramparça etti. Sadece onların büyüğünü bıraktı. Belki ona müracaat ederler diye.” (Enbiya: 58)

Hz. İbrahim (a.s) denilince, tevekkül gelir aklımıza. Dağlar büyüklüğünde hazırlanan ateşe atıldığında Cibril-i Emin’in: “Ey İbrahim! Bir hacetin var mı?” imdat girişimine; “Allah bana yeter. O, ne güzel vekildir. O, benim halimi görüyor ve biliyor.” Cevabı gelir aklımıza. Dost, dostu yardımsız bırakır mıydı hiç? Dost dostu unutur muydu hiç? Ve ardından bu tevekkülün mükâfatı olarak Rabbimizin: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selametli ol, dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlardan kıldık” (Enbiya: 69-70) fermanı gelir aklımıza.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, hicret gelir aklımıza. İmansızlık ateşinin kalpleri nasıl taşlaştırdığı, gözleri nasıl körleştirdiği, kulakları nasıl sağırlaştırdığı hakikati çıkar karşımıza. Bunca delil ve mucizeye rağmen putperestliklerine devam eden o azgın kavme karşı, Hz. İbrahim (a.s)’in: “Ben Rabbime hicret ediyorum. O, bana doğru yolu gösterecektir” (Saffat: 99) sözü gelir aklımıza.
 
Birçok peygamberin, salih insanların, davetçilerin hayatlarında var ola gelen hicret… Ve bu yoluculukta:

İnsi ve cinni şeytanlardan, Cenab-ı Allah’a,
Halkı zalim olan bir beldeden, halkı yardımcı olan bir beldeye,
Küfür ve şirkten, iman ve İslam’a,
Dünyadan, ukbaya hicreti gelir aklımıza…

Hz. İbrahim (a.s) denilince, itaat gelir aklımıza. Issız ve çorak bir vadide oğlu İsmail ile yalnız kalan Hacer’in yürek vuruşları gelir aklımıza: “Ey İbrahim! Ne görüşecek kimsenin ne de hayat eserinin bulunduğu bir vadide bizi bırakıp nereye gidiyorsun? Bunu, sana Allah mı emretti? Emir Allah’tan ise, Allah bize yeter” sadakati gelir aklımıza.

Ve sonra Hacer’in çaresizlik ve telaş içinde Safa ile Merve tepeleri arasında koşuşturması, bunun akabinde Cenab-ı Allah’ın bir ikramı olarak zemzem’in fokur fokur fışkırması gelir aklımıza.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, adanış gelir aklımıza. Bir babanın evladıyla, bir evladın canıyla imtihan olması gelir aklımıza. Veren Allah (cc), emanetini geri istiyor. Vermek elde mi? Bu icabette, Hz. İbrahim (a.s)’in: “Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne dersin?” sualine, İsmail’in: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap! İnşaallah beni sabredenlerden bulursun” cevabı gelir aklımıza.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, kararlılık gelir aklımıza. Şeytanın: “Vallahi, rüyanda şeytanın sana gelip oğlunu boğazlaman için emirde bulunduğunu görüyorum.” Hile ve tuzağına karşı, Hz. İbrahim (a.s)’in: “Ey Allah düşmanı! Benden uzak dur. Vallahi Rabbimin emrettiği şeyi yapacağım” kararlılığıyla şeytanı büyük bir hışımla taşlaması gelir aklımıza.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, teslimiyet gelir aklımıza. En değerli varlığını sunmak için bıçak İsmail’in boğazında gidip gelirken: “Ey İbrahim! Rüyanı doğruladın” nidası ile İsmail’e bedel, cennetten kurbanlık bir koçun gönderilişi gelir aklımıza. Ve ardından bu rahmete karşılık Hz. İbrahim (a.s)’in; “Allahu Ekber! Allahu Ekber! La ilahe illallahu vallahu ekber! Allahu Ekber ve lillahil hamd!” tekbir ve tahmidleri gelir aklımıza.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, Kâbe ve Hacc gelir aklımıza: “Ey insanlar! Allah u Teâlâ size Haccı farz kıldı. Rabbinizin davetine icabet edin!” çağrısına, insanların “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” telbiyeleri gelir aklımıza.

Ve sonra kıyam merkezinde ayrı dil ve renkteki insanların bembeyaz ihramlara bürünmüş olarak dua ve niyazda bulundukları; ırk, dil ve renk farklarını bir yana atarak İslam birliği içerisinde hep beraber Allah (cc) için yaptıkları Hacc ibadetleri gelir aklımıza.

Hz. İbrahim (a.s) denilince, Halilullah gelir aklımıza. Allah (cc)’ın dost edindiği hilm, sahibi hanif İbrahim gelir aklımıza.

Ve Hz. İbrahim (a.s) denilince, dua gelir aklımıza. Kalpten dudağa, dudaktan avuca, avuçtan göğe yükselen dua: “Rabbimiz! Bizi, sana teslim olan kimseler eyle ve neslimizden sana teslim olan bir ümmet (çıkar)! Bize, (razı olacağın Hacc, kurban gibi) kulluk usullerimizi göster ve tevbelerimizi kabul buyur. Şüphesiz ki Tevvab, Rahim ancak Sensin!” (Bakara: 128)

İşte tevhid ile arındırılmış, tevekkül ile süslenmiş, teslimiyet ile bezenmiş, takva ile taçlandırılmış bu İbrahimi yol ve İbrahimi duruş kıyamete dek tüm Müminlere örnek ve önder olacak İnşaallah.

Bu vesileyle, İbrahimce tevekkül, İsmailce teslimiyet şuuruyla önümüzdeki kurban bayramınızı tebrik eder, İslam ümmetine hayır ve bereketler getirmesini dileriz.

Hasan Kutulman

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Ruh u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İnşâallah âlem-i İslâm’ın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i Müttefika-i İslâmiye’nin kudsî kanun-u esasiyelerinin menbaı olan Kur’an-ı Hakîm, istikbale tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var…

Kurban Bayramımız mübarek olsun hayırlara vesile olur inşallah baki selam ve dua ile  dostlarım

24 Yanıt

  1. Hz. İbrahim (a.s) denilince, tevekkül gelir aklımıza. Dağlar büyüklüğünde hazırlanan ateşe atıldığında Cibril-i Emin’in: “Ey İbrahim! Bir hacetin var mı?” imdat girişimine; “Allah bana yeter. O, ne güzel vekildir. O, benim halimi görüyor ve biliyor.” Cevabı gelir aklımıza. Dost, dostu yardımsız bırakır mıydı hiç? Dost dostu unutur muydu hiç? Ve ardından bu tevekkülün mükâfatı olarak Rabbimizin: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selametli ol, dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlardan kıldık” (Enbiya: 69-70) fermanı gelir aklımıza.Ve Hz. İbrahim (a.s) denilince, dua gelir aklımıza. Kalpten dudağa, dudaktan avuca, avuçtan göğe yükselen dua: “Rabbimiz! Bizi, sana teslim olan kimseler eyle ve neslimizden sana teslim olan bir ümmet (çıkar)! Bize, (razı olacağın Hacc, kurban gibi) kulluk usullerimizi göster ve tevbelerimizi kabul buyur. Şüphesiz ki Tevvab, Rahim ancak Sensin!” (Bakara: 128)Rabbim razı olsun ablası yine çok güzel bir paylaşım …bayramın hayırlar getirsin hayırlara vesile olsun inş…en güzel bayramlara yeniden kavuşman dileğiyle sevdiklerinle sevenlerinle inş …

  2. amin amin.inşallah oğul. Mevla razı olsun seninde Bayramın mübarek ve hayırlara vesile olsun inşallah. selam ve dua ile oğlum.

  3. Kurban,hayatın sıkıntı ve imtihanlarına karşı Rabbimize kurban olma ve Rabbimize dost olarak sıkıntılarımıza çözüm bulma yollarını gösterir.kısaca kurban bizi Rabbimize yaklaştırır.inşaallah bizlerde kurbanla beraber,tevbe istiğfar edip,günahlarımızı kurban edenlerden olabilmek duasıyla bayramımız hakiki bayram ve hayırlara vesile olsun inşaallah..bu güzel paylaşımın için Allah razı olsun ablası..Rabbim ailen,sevenlerin ve sevdiklerinle birlikte daha nice bayramlara eriştirsin.selam dua ve kalbi muhabbetlerimle can kardeşim.yaradana emanetle ablası…

  4. !!BAYRAMSA!!Hiçe sayılıyor bak dini İslam Kan gölüne döndü bak Çeçenistan Bayram mı olurmuş göz yaşlarından Bayramsa bayramınız mübarek olsun ***Olunmaz yaralar melhem beklerken Ayasofya mahkum feryat ederken Kudüs boynu bükük mahsun beklerken Bayramsa bayramınız mübarek olsun***Derdim anlatmaya yetmiyor lisan Esaret altında köle müslüman Bak bülbüller susmuş bahçe perişan Bayramsa bayramınız mübarek olsun***Gurbete gelmişiz vatandan ırak Unutulmuş İslam yuvalar harap Bize de gerçek bayram nasip et ya Rab Bayramsa bayramınız mübarek olsunalıntıdır*****Allah Razı Olsun Can Ahmet Kardeşim…Bayramınız mübarek olsun sizine ve bütün müslüman alemininde…****

  5. Amin amin.inşallahEsselamualeykum ve Rahmetullah Ahmed kardeşim. Allah razi olsun kardeşim .Kurban Bayraminizi tebrik eder hayirlara vesile olmasini dileriz inşallah.Bu hayirli günde dualariniz kabul olsun.Dualarinizi eksik etmeyin!.Allahın rahmeti üzerine olsun. Sana gelen her iyilik Allah tandır, bütün kötülükler nefsindendir. Mekanın cennet, yuvan huzurlu, kalbin Allah ile dolu Bayraminiz Mübarek Olsun.Selam ve dua ile. Allah\’a emanetsiniz.

  6. De ki "Sığınırım insanların Rabbine, insanların Mâlikine, insanların İlahına…" [Nas, 1-3] İnsan olduğuma göre, kendisinden Rabbime, Mâlikime ve İlahıma sığınılacak insanlardan olmam mümkün. Kendisinden Rabbime, Mâlikime, İlahıma sığınacağım insanlarla karşılaşmam da mümkün. Birinci ihtimali yok etmek, ikincisini ortadan kaldırmaktan daha kolay ve öncelikli görünüyor. İnsanlar, benimle karşılaştıklarında, Rabbime, Mâlikime, İlahıma sığınacakları bir insanla karşılaşmış olmasınlar diye, Rabbime, Mâlikime, İlahıma sığınıyorum.senai demirci

  7. Küçük bir davranış bir inceliktir teşekkür etmek, Öylesine zahmetsiz ve kolay. İki kelime eni boyu; Söylemesi öyle kolay; neticesi öylesine büyüktür ki! Bize bir bardak su verene, Bize sıcacık yemekler hazırlayana, Bize bir harf öğretene Bize bir yer ararken yol gösterene teşekkür etmeliyiz. Bir teşekkür gözde çiçek açtırır. Bir teşekkür alır gider bütün yorgunluğu. Bir teşekkür uçurur kalbi ,Bir teşekkür insanı insana dost eder… İYİ BAYRAMLAR…GÜZEL PAYLAŞIMINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ.MUTLU BAYRAMLAR İNŞALLAH…

  8. Sevgi, barış, kardeşlik, dayanışma duygularının yoğunlaştığı, ümmetçe ve milletçe birlik ve beraberliğin daha da pekiştirildiği bir Cuma’ya bir Kurban Bayramı\’na daha kavuşmanın mutluluğunun yaşadığımız, bayramın bilhassa dünya üzerinde hayatları acı ve gözyaşından ibaret olan insanlara huzur ve neşe getirmesini, kanayan yaralara merhem olmasını, bayramın tüm insanlık için barış, huzur, güven ve hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.Hayatın hızlı akışı içinde çoğu zaman bilinçsiz ve sorumsuz şekilde tükettiğimiz zaman sermayesini, barış, sevgi, huzur, paylaşım ve kardeşlik gibi değerlerle kazanca dönüştürme imkânı sunan kutlu zaman dilimlerinden birine, bir Kurban Bayramına daha erişmenin mutluluğu içindeyiz. Yüce Mevla’nın ‘gel’ çağrısına, ‘lebbeyk’ diyerek cevap veren hacılarımızla birlikte kutsal beldede bulunmanın coşkusuyla, tüm vatandaşlarımıza ve din kardeşlerimize kutsal topraklardan selam ve hayır dualarımı gönderiyorum.Bayramlar, sevinme ve sevindirme günleridir. Bayram, basit çıkarların, kısır çekişmelerin, bencil hırsların, anlamsız kırgınlıkların insan benliğini kuşatan duvarlarını yıkarak kişinin kendini aşması, etrafındakilerin farkına vararak paylaşmanın, kucaklaşmanın ve sevmenin engin ufuklarında kâmil insan olmanın tadını doyasıya yaşayabilmesi demektir. Bayram namazlarının topluca, yan yana ve omuz omuza büyük bir coşku ile kılınması, bayramın aynı zamanda birleşme ve bütünleşme demek olduğunu, ayrılık ve farklılıklarda boğulmanın bizi zayıflatacağını, birbirimizin yanı başında olmanın bizi toplum ve millet olarak güçlendireceğini anlatır hepimize.Bu bayrama adını veren Kurban ibadeti, kişinin manen Allah’a yakınlaşmasına vesile olurken, malî yönüyle de sosyal dayanışmayı güçlendir. Kurban ibadeti, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in Allah’a gösterdikleri tam sadakat ve teslimiyeti temsil etmesi yönüyle kişiyi bu yolda ileri bir mertebeye taşırken, aynı zamanda ona paylaşmayı, ötekine yardım elini uzatmayı, bütün insanları sevgiyle kucaklamayı da öğretir.Milletimiz, kurban ibadetine ayrı bir önem vermekte ve malî imkânı bulunanlar bu ibadeti yerine getirmeye çalışmaktadır. Ancak bu ibadetin yerine getirilmesi kadar onu ifa ederken gözetilmesi gereken ilkeler ve amaçlar da önemlidir. Bu nedenle, bütün müslümanların, özellikle, kurbanın ehil kimseler tarafından ve usulüne uygun şekilde kesilmesine özen göstermeleri, kurbanlık hayvana şefkatle davranmaları ve çevre temizliğine riayet etmeleri konusunda çok daha duyarlı olmaları gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Unutmayalım ki, bu hususlara dikkat etmemiz hem dini hem de insani sorumluluğumuzdur.Bu duygu ve düşüncelerle, bizleri bir kez daha Kurban Bayramına eriştiren Yüce Mevla’ya hamdediyor, başta Siz değerli gönül dostumuz ve sevdikleri olmak üzere, milletimizin, yurtdışındaki tüm vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve bütün dindaşlarımızın kısaca Ümmet-i Muhammed\’in bayramını içtenlikle kutluyor, bayramın tüm insanlık için barış, huzur, güven ve hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.

  9. Aziz, sıddık kardeşlerim!Ruh u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İnşâallah âlem-i İslâm’ın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i Müttefika-i İslâmiye’nin kudsî kanun-u esasiyelerinin menbaı olan Kur’an-ı Hakîm, istikbale tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var…Emeğinize sağlık ..Bayramınız hayırlarla gelsin dua ile..

  10. KURBAN BAYRAMIN MÜBAREK OLSUN ABİM…İNŞ.HAYIRLARA VESİLE OLMASI TEMENNİSİİYLEALLAH,A EMANETSİN BİDENEMMM..♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ Birçoğumuz en son kime iyilik yaptığımızı hatırlamaz olduk. Belki de bu erdemli davranışın çarkları böylesine hızlı dönen bir dünyada çok fazla alıcısı yok. Ama daha da ilginci, bu eylemin giderek bir kötülük aracına dönüşmeye başladığıdır. Yanlış okumadınız. Kötülük için iyilik yapmak. Mümkün bu. İyilik yaparken iki üç hamle sonra bu iyiliği bir hançer gibi kullanmayı hesaplayanlar olmadığını sanmayın sakın. Peki, nasıl olur da bu kadar soylu bir davranış kalbimizdeki balans ayarının bozukluğu sonucu bir ihanet eylemine dönüşür? Önce eskilere gidelim… Bir akşam vakti Hz. İbrahim’in yaşadığı köyden geçen yaşlı bir yolcu, misafir olup geceyi geçirebileceği bir ev aradı. Hz. İbrahim’in kapısını çaldı ve kendisini misafir edip edemeyeceğini sordu. Yolcu seksen yaşındaydı ve o yaşına kadar hiç iman belirtisi göstermeden yaşamıştı. Hz. İbrahim ise kapısını çalan bu insanı Hak yoluna davet etmesinin peygamberliğinin gereği olduğunu düşünmekteydi. “Bir şartım var” dedi adama. “Senin Allah’a iman etmeni istiyorum. Kabul edersen misafirim olursun.” Adam kızdı. Kabul etmedi ve akşamın son ışıkları altında köyün ufkuna doğru ilerledi. Tam o sırada Hz. İbrahim’e ilahi uyarı geldi. “Ey İbrahim, biz o insana ömür verdik, mal verdik, evlatlar verdik, rızk verdik. Bunun karşılığında ona şart koşmadık. Ama sen kulum, ona bir gecelik misafirlik için iman etmeyi şart koştun.” Bu uyarıyla aklı başına gelen Hz. İbrahim hemen koşup adamı durdurdu ve evine çağırdı. Adam “koştuğun şarttan neden vazgeçtin?” diye sordu. Hz. İbrahim “Allah bana hiçbir karşılık istemeden ve senin iyiliğin için olsa bile şart koşmadan iyilik yapmamı emretti” karşılığını verdi. Bunun üzerine “seksen yıl bihaber yaşadığım Allah’a şimdi iman ediyorum” dedi adam. Şimdi bana, “iyi de hocam, bu eski bir mesel, zaman değişti, günümüze gelelim” diye çıkışabilirsiniz. Peki! Olay geçen Ramazan’da İstanbul Bağcılar’da yaşandı. Bir grup insan bir araya gelip fakirlere maddi yardım götürmeye koyuldu. Bir gün karşılarına çok muhtaç yaşlı biri çıktı. Ona düzenli olarak 200 TL ödemeye başladılar. Aradan bir müddet geçmişti ki, yine böyle bir başka fakire raslayıp ihtiyaçlarını sordular, yardım önerdiler. Adam reddetti: “Bana her ay birisi 100 TL ödüyor zaten.” Bunun üzerine yardımsever dostlarımız “bizi bu zatla tanıştır da çabalarımızı birleştirelim” deyince, adam onları götürdü. Karşılarına çıkan kişi, o her ay 200 TL ödedikleri yaşlı ve çok fakir adamdı. Dostlarımız şaşırdılar ve oracığa çöküp ağladılar. Evet, iyilik yürek işidir!.. Ve bildiğim bir şey varsa o da iyiliğin artık birçoğumuzun becerebileceği bir iş olmadığıdır.

  11. İNŞ ABİ ALLAH RAZI OLSUN İNŞ SENDEN ALLAH\’A EMANET OL..

  12. İbrahim’in kurbanı İsmail,Abdulmuttalib’in kurbanı Abdullah’tı Sizce bizlerin kesecekleri kurbanlar yok mu?Kesilen her koyun, koç ve sığır birer semboldür Asıl kurban edilmesi gereken yüreklerdeki İsmaillerdir O halde herkes kendi İsmail’ini tespit etmeli.Allah razı olsun…sevdiklerinizle birlikte nice bayramlara…bayramınız mübarek olsun selam ve dua ile kardeşim

  13. (¯`:´¯)_____ (¯ `•.?.•´¯)_____ (_.•´/|\\`•._)_______ (_.:._)__(¯`:´¯)__(¯`:´¯)__¶__(¯ `•.?.•´¯)(¯ `•.?.•´¯)¶__(_.•´/|\\`•._)(_.•´/|\\`•._)¶____(_.:._)_¶__(_.:._)__ ¶_______¶__¶¶____¶_____¶ ______¶__¶¶ ¶¶_______¶__(¯`:´¯)__¶_¶¶¶¶ ¶¶¶¶______(¯ `•.?.•´¯)_¶¶¶¶¶ ¶¶¶¶¶________(_.•´/|\\`•._)¶¶¶¶¶¶ ¶¶¶¶¶¶_______¶(_.:._)_¶¶¶¶¶¶¶ ¶¶¶¶¶¶¶__¶_______¶__¶__¶¶¶¶¶¶¶ ¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶______¶_¶_¶¶¶¶(¯`:´¯)¶¶¶¶¶¶_¶¶¶¶¶(¯`:´¯)¶ _¶(¯ `•.?.•´¯)¶¶¶¶¶¶(¯ `•.?.•´¯ )¶ (_.•´/|\\`•._)¶___¶¶¶(_.•´/|\\`•._) ¶¶ _ (_.:._)¶¶¶¶¶¶¶¶(_.:._)¶¶¶_ ¶¶¶¶ ¶¶¶__¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶(¯`:´¯) ¶¶ ¶¶¶__________¶¶¶¶¶(¯ `•.?.•´¯)¶¶ ¶¶¶____¶¶¶¶ ¶¶ (_.•´/|\\`•._)¶¶¶ ¶¶¶___¶¶¶¶ ¶¶¶¶ ¶ (_.:._)¶__¶¶¶ ¶¶___¶¶¶ ¶¶¶¶¶¶_¶¶¶ ¶¶¶___¶¶ ¶¶_¶¶¶¶ ¶¶¶¶___¶¶¶ ¶¶¶¶____¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶____ ¶¶¶ ¶¶¶¶_____¶———¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶——————¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ ——–(¯`v´¯)`•.¸.•´¸.•´¸.•´¨) ¸.•*¨)(¸.•´ (¸.•´ .•´¸¸.•´¯`•-> ♥▒♥▒♥▒♥-:¦:-♥ ♥-:¦:-♥▒♥▒♥▒♥Bayramlar,İnsanlar arasındaki karşılıklısevgi ve saygının perçinlendiği günlerdir.Bayramlar,insanların birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları,barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları günlerdir.Bayramlar,milli ve dini duyguların,inançların, örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği,bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği,kuvvetlendiği günlerdir.Hep bir arada,Sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmek dileğiyle,Kurban Bayramınız Mübarek Olsun Ahmet kardeşim.http://i48.tinypic.com/25t7xud.jpg

  14. Göz bir hassedir (duygudur) ki, ruh bu alemi o pencere ile seyreder.Göz bir hassedir (duygudur) ki, ruh bu alemi o pencere ile seyreder. Eger Cenab-i Hakk’a satmayip, belki nefsi hesabina calistirsan, gecici, devamsiz bazi güzellikleri, manzaralari seyr ile sehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde (seviyesinde) bir hizmetkar olur.. Eger gözü, gözün Sani’-i Basir’ine (herseyi gören san’atkarina) satsan ve onun hesabina ve izni dairesinde calistirsan, ozaman su göz, su kitab-i kebir-i kainatin (kainat denilen büyük kitabin) bir mütalaacisi ve su alemdei mucizat-i san’at-i Rabbaniyenin (ALLAH’in san’at mucizelerinin) bir seyircisi ve su küre-i arz (yeryüzü) bahcesindeki rahmet ciceklerinin mübarek bir arisi derecesine cikar. (Sözler, 6. Söz, 15) Madem her güzel, güzelligini sever, elinden geldigi kadar muhafaza etmek ister ve bozulmasini istemez.. Ve madem güzellik bir nimettir. Nimete sükredilse manen ziyadelesir.. Sükredilmezse degisir, cirkinlesir.. Elbette güzelin akli varsa, hüsn-i cemalini (güzelligini) günahlari kazanmak ve kazandirmaktan ve cirkin ve zehirli yapmaktan ve o nimeti küfran ile medar-i azab (azab sebebi) bir surete cevirmekten bütün kuvvetiyle kacacak.. Ve o fani, bes-on senelik camli bakilestirmek icin, mesru bir tarzda istimal ile (kullanmakla), o nimete sükredecek.. Yoksa ihtiyarlikta uzun zaman istiskale maruz kalip (soguk muamele görüp), meyusane (ümidsizce) aglayacak ve kabrinden cok günahlari kazanan ve kazandiran o ciplak bacaklari yilan suretinden görünecek ve Cehennemde o cirkinlesmis güzel azalarinin yanmalarinin azablarini cekecek.. Eger terbiye-i Islamiye dairesinde, adab-i Kuraniye ziynetiyle (Kuranin edeblerinin süsüyle) o cemal güzellestirilse, o fani hüsün (güzellik), manen baki kacalagi ve Cennette hurilerin cemalinden daha sirin daha parlak bir tarzda kendine verilecegi, hadiste katiyetle sabittir.. Eger o güzelin zerre mikdar akli varsa, bu güzel ve parlak ve ebedi neticeyi elinden kacirmayacak. (Lemalar, 24. Lema, 210) Yani.. Hersey bir emanettir, ALLAH bize emanet etmis, bizde O’nu razi ve memnun edebilecegimiz gibi kullanmaliyiz.. Nefsimizin sözünü dinlememeliyiz ve günahlardan sakinmaliyiz.. Bayramlar berekettir, umuttur, özlemdir. Yarınlar niyettir. Kestiğiniz kurban ve dualarınız kabul olsun, sevdikleriniz hep sizinle olsun.. Bayramınız mübarek olsun…

  15. Selamunaleyküm Ahmed bey kardeşim seninde kurban bayramın mübarek olsun selam ve dua Fuzuli’den bir beyitle başlayalım efendim şimdi de, kurban bahsine: "Yılda bir kurban keserler halk–ı âlem ıyd içün Ben senin sâat–be–sâat dem–be–dem kurbânınam "Kurban bir yakınlıktır madem, Sen yakınlığını ver bize ey yakınlığına muhtaç olduğumuz.. Ey Nefsim, Gel, sen de kurban et beklentilerini, dünyevi taleplerini ve Canan\’a götürmeyen, O\’nu hatırlatmayan her şeyi.Hazreti İbrahim vazife mesuliyetini babalık şefkatine tercih etti; sen de dava düşünceni bütün beklentilerinin önüne geçir; arzularını mefkurene kurban ver; yoksa fedakarlıktan, O\’nun yoluna kurban olmaktan bahis açma lütfen. İsmail\’ini Kurban Et!.."Gözünün nurunu Allah\’a kurban et!…" Bu emrin muhatabı, şefkatli bir peygamber ve merhametli bir baba olan Hazret-i İbrahim Aleyhisselam\’dı.Gördüğü bir rüyada, senelerce önce, oğlu olursa onu Hakk’a kurban edeceğine dair söz verdiği hatırlatılıyor ve bu vaadini yerine getirmesi isteniyordu. "İbrahim" Nebi, çok merhametli, müşfik, yufka yürekli bir baba"ydı.Kalbi öylesine rakik idi ki, Cenab-ı Hakk onu vasfederken, "İbrahim, gerçekten çok içli, duygulu, müsamahalı, yumuşak kalpli ve kendini Allah\’a adamış bir kimseydi." buyuruyordu. Hep ah eden, çok gözyaşı döken, merhameti engin, sevgisi ve şefkati sonsuz resule, "İsmail\’ini kurban et!.." deniliyordu. Koca bir yüzyılı sıkıntılarla geçirmiş, tevhidin müezzinliğini yapıp şirk sütunlarını bir bir devirmiş; kendisinden sonra insanlara yol gösterecek hayırlı bir varis, göz aydınlığı olacak salih bir çocuk istemiş; beklemiş…beklemiş…artık yaşlanmış, saçı sakalı ağarmış ve nihayet hayatının semeresini, insanlık ağacının "asıl meyve"sine dayelik edecek mübarek tohumu bulmuş bir baba ile yeni açmış tomurcuk bir oğul… Öyle bir oğul ki; babası onun gelişini yüzyıl beklemiş, o ise babasının hiç beklemediği bir anda gelmiş; gelmiş ve İbrahim\’in can delikanlısı, hayatının neşesi, aşk, umut ve zevk aşısı kutlu bir fidan oluvermiş. "İbrahim!Bıçağı oğlunun boğazına daya ve onu kendi ellerinle kurban et!" İşte Allah\’ın Halil\’i bu mesajın şokuyla belki hayatında ilk defa korkmuş, ürpermiş.. Hangisini seçersin ey İbrahim? Esareti mi, kurtuluşu mu?Hevesi mi , bilinci mi?Bağlılığı mı, mesajı mı?Babalığı mı, peygamberliği mi?Babalık şefkatini mi, nebilik ciddiyetini mi?İsmail\’i mi, Rabbini mi? Seç Ey İbrahim!… Biricik gönül meyveni, ciğer pareni, ilgi, merak ve zevklerinin odağı yaşama bahaneni, seni hayata bağlayan ve bu diyarda tutan her şeyi..oğlunu, hayır, doğrusu İsmail\’ini:Kurbanlık bir koyun gibi tut, yere yatır..ve kes şah damarını.. Yürek yakan bir hal, göz yaşartan bir sahne..Babada rüyayı anlatacak derman kalmamış.Ruhunun inleyişini terennüm edecek solukları dahi tükenmiş."Ben seni kurban etmekle emir olundum" demenin hayal, bile onu titretmekte.Durumu anlatmak için defalarca niyetlenir, "İsmail" der, durur; biraz bekler, tekrar cesaretlenir, bir kere daha yavrusuna hitap eder, yine gerisini getiremez.Ama sonunda kalbini Allah\’a ısmarlar, canını dişine takar ve hızla söyler: "Evladım, rüyamda seni kurban etmek üzere olduğumu, boğazlamaya giriştiğimi gördüm, sen ne dersin bu işe!?" İsmail durumu anlar.Babasının rikkatli yüzüne sevgiyle bakar, yufka yüreğine canı yanar, teselli eder onu: "babacığım! Hiç düşünüp çekinme, Hak’ın buyruğunu yerine getirmekte tereddüde düşme.Teslim ol Rabbine, sana Allah tarafından ne emrediliyorsa onu yap.İnşallah benim de sabırlı, dayanıklı biri olduğumu göreceksin!" der. Canını Allah yolunda vermek üzere boynunu uzatabilen bir yiğit… İtaatteki inceliği kavrayan ve Canan uğruna kurban olmayı temsil eden Tevhid delikanlısı..İsmail. Hakkı kabullenme noktasında öyle yumuşak ve öyle uslu duruyor ki, sanki 12 yaşında bir genç değil, "pek sabırlı bir kurban" Kalbi rikkat ve şefkatle çarpan Halil, önce aşkın ruha kazandırdığı gücü kullanarak kendi içinde kendini öldürür, kendi can damarını keser.İçi kendi benliğinden boşalınca, gönlü bütünüyle Allah ile dolar.O artık sadece "Hu" ile soluk alan bir canlı haline gelir. İşte her ikisi de Yaratan\’ın emrine teslim..İbrahim oğlunu şakağı üzere yere yatırır; çabuk ve rahat kessin de cancağızına çok acı çektirmesin diye önce elindeki bıçağı biler, onu taşa çalar..tamam, taş dahi iki parça… Ama hayret, taşı parçalayan bıçak, pek narin bir boğaza işlemiyor.. Bu bıçak kesmiyor… Ve sürpriz bir koyun, bir de mesaj: "Ey İbrahim!Sen rüyana sadık kalıp onun gereğini yerine getirdin, vazifeni eda ettin; Allah da İsmail\’in yerine kurban edesin diye bu koyunu gönderdi.İşte böyle ödüllendiririz Biz iyilerin, ihsan ehlini!" Evet Allah hiçbir zaman İsmail’in kanını murat buyurmadı; O\’\’nun kurbana asla ihtiyacı olmadı. Kesilen kurbanlıklardan maksat onların eti ve kanı da değildi.Her yerde ve her zaman söz konusu olan insanların maddi-manevi ihtiyacı idi.Rahman u Rahim İbrahim\’i "İsmail\’in kurban etme doruğu"na çıkardı; ama İsmail\’i kurban ettirmeden zirveyi fethettirdi.İbrahim\’in torunlarından da et ve kan değil, niyetlerinde takva istedi. Şimdi sen, Ey bu devrin İbrahim\’i ..Bugün de sen "kurban" emrine muhatapsın. Senin İsmail\’in kim veya ne? Makamın mı, şerefin mi, konumun mu, kariyerin mi, nişanlın mı?Paran, evin , bahçen, bilgin, mesleğin, gençliğin ya da güzelliğin mi?Yoksa nefsin,benliğin mi? Söyledim ya sana; İbrahim için İsmail yalnızca bir babanın oğlu demek değildi: Izdırapla geçen bir ömrün mürüvveti, acılarla dolu bir asrın mükafatı, çileli bir hayatın meyvesi , yaşlı bir babanın sevinç vesilesi, yüzyıllar sonra gelecek Medine Gülü\’nün tomurcuğu, bir peygamberin nübüvvetle şereflendirilecek güzide mahdumuydu.İbrahim\’in İsmail\’i oğluydu; o oğlunu kurban etti. Senin İsmail\’in belki "kendin", belki "ailen" mesleğin, servetin, onurun..İsmail namındaki sevgin, canın, aşın, aşkın, maaşın.. Seni faziletli, saygın ve hürmet edilen biri yapacağına inandığın, onu elde etmek ya da yitirmemek için bütün iyilik ve güzelliklerden geçmeyi dahi göze aldığın gönlünün yongası..İşte senin İsmail\’in.O bir şahıs da olabilir, bir mal da..bir konum, bir durum hatta bir "zayıf nokta" da. Bırak tereddüt, tevil ve yorumlarla oyalanmayı.Sorumluluktan kaçış yeter, kendini mesul tut.Nefsini, öz canını kurban etmeye ruhunu hazırla ki, bütün İsmailler kurtulsun.İsmailler yerine "ben"i kes. Ey Nefsim, Gel, sen de kurban et beklentilerini, dünyevi taleplerini ve Canan\’a götürmeyen, O\’nu hatırlatmayan her şeyi.Hazreti İbrahim vazife mesuliyetini babalık şefkatine tercih etti; sen de dava düşünceni bütün beklentilerinin önüne geçir; arzularını mefkurene kurban ver; yoksa fedakarlıktan, O\’nun yoluna kurban olmaktan bahis açma lütfen. Kurban olunacaklarımızı kuru kavgalara kurban etmeden, Arenalarda “Kan! Kan!” çığlıklarıyla cinnete gitmeden Gelinlik kızlarımızı ve ercesine delikanlılarımızı satanist mabetlerde boğazlamadan Ve zilhiccemiz muharrem olmadan Sevgiyle ve şefkatle Geceyi kuşatan öfkeli yalnızlıkları sevinç bulvarlarında boğarak Ve helal kazançla Bir kınalı koç, ya bir akıtmalı gülbahar..Bu bizim kurbanımız İsmail olana sabır ve teslimiyet, İbrahim olana azim ve niyet..Kurban bir yakınlıktır madem, Sen yakınlığını ver bize ey yakınlığına muhtaç olduğumuz! Kurbanınız, kurb-anınız olsun..muhabbetle

  16. Ahiret yurdu hesap yurdudur. İyinin kötünün belli olduğu gündür. Salih amelleri terk edip de günaha batanların feryadı figan kopardığı gündür. Pişmanlığın faturasının azaptan başka karşılığının olmadığı andır. Dünyada ekilen günah tohumlarının çok acı olan meyvelerinin biçildiği hasat mevsimidir. Tövbe ve istiğfar ile kararmış gönüller cilalanırken bir yandan da Salih amelleri çokça işleyerek gönlün gıdası verilmesi gerekir. Kişi kendisini Hak ile meşgul etmezse onu mutlaka batıl meşgul eder. Ciddiyetle günahlardan tamamen sıyrılmaya azmeden kişi Salih amellerle ruhunun gıdasını vermezse kısa zamanda eski günahların bataklığında tekrar kendisini buluverir.Günahın her çeşidine dalmış kul; Alemlerin Rabbinin şu hitabına kulak verip hala günahı terk edip Tövbe etmeyecek mi? Evet, “kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.” ( Bakara 81)Kuran-ı Kerimin “Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez.” ( Nisa 107) hitabını dikkate alıp irkilmeyecek mi?alıntıHAYIRLI GECELER AHMED ABİM A.E.OL..

  17. İNİŞİ DE var, çıkışı da hayatın. Acısı da var, tatlısı da. Mühim olan acıyı bal eylemek. Yunus gibi. İnsan ne kadar zayıf bir varlık. En büyükten en küçüğe kadar her şey ona ilişir. Sevdiğiniz bir insan, bir hayvan ölse, sevdiğiniz bir ağaç kesilse, saksıdaki bir çiçek solsa dünyanız kararıverir, üzülürsünüz. Sevdiğiniz biri ayrılıp gitse, unutamazsınız bir türlü. Kalbiniz burkulur. Gönlünüz de onun ardı sıra gider durur. Hayat böyle… Düşe kalka gidiyoruz. Hayat yolu düz değil… Çok hastalanan doktor olurmuş, çok yürüyen de yolcu! Rabbim yine de bir an olsun hiç yalnız bırakmıyor. Bazen öylesine daralıp sıkılıyorsunuz ki, nerede ise patlayacak bir hâle geliyorsunuz. Bir dost yüzü görmek, bir dost sesi duymak ihtiyaç oluyor. Kışımız bahara dönüyor birden. Can dostları bir başkadır. Mal dostu malından geçmez, ama can dostu canından geçer. Bazı insanlarda böyle bir sır, böyle bir cazibe var. Onların bir an olsun yüzlerini görmek bile ferahlatır içimizi. Âlemimizi değiştirir. Allah dostları böyledir. Aldıkları manevî bir işaret üzerine, vazifeli oldukları yere giderler. Allah bir kulunu sevdi mi, ona ihtiyaç duyulan yere gönderir. Bir dert bir sıkıntı varsa, iki de ferahlık var. Her zorluğa karşılık iki kolaylık var. Geçenlerde eski bir dostu ziyaret ettim. Onca derdine ve perişanlığına rağmen, hem gülümsüyor, hem de izzet ve ikramdan geri kalmıyordu. Bakışlarımdan ne sormak istediğimi anlamış gibi; “Bize başka türlü bir hayat yakışmaz,” dedi. Ne söz ama. İnanın ruhuma işledi. Cömerdin kalbi gibi, dili de temizdir. Böyle güzel bir söz yerde kalmaz zannımca, kanatlanır, arşa gider. Yere düşen bir kesme şekerin bile çevresini yüzlerce karınca sarıyor. Küçük bir nimetin kırıntısının kokusu bile rızık sahiplerini hemen kendine çekiyor. Aynen bunun gibi, Allah için söylenen güzel sözler de melekleri çekiyor. Ruhanîlerin gıdaları oluyor. Rabbim sesimizi de, sözümüzü de güzel eylesin. Rahmetli M. Selâhaddin Şimşek’in dediği gibi: “Sesini değil, sözünü yükselt. Yağmurlardır büyüten zambakları, gök gürültüleri değil.” Kolay değil elbette. Akla gelen elden gelse, bitmeyen iş kalmazdı. Ha demekle hemen her şey olmuyor. Önce azim ve gayret, sonra da sabır ve sebat gerek. Ya tahammül, ya zafer gerek… HAYAT YOLU düz değil… Baharı var, kışı var. Gecesi var, gündüzü var. Her insan da bir değil. İyisi var, kötüsü var. Madem ki bu dünyadayız, imtihana da alışacağız. Hayat yolu düz değil. Hz. Mevlânâ hayatını üç kelimede özetliyor: “Hamdım, piştim, yandım.” Ve devam ediyor: “Bu dünya bir ağaca benzer. Bizler de bu ağacın yarı ham, yarı olmuş meyveleri gibiyiz. Ham meyveler ağacın dalına iyice yapışır; oradan kolay kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke ve saraya lâyık değildir. Bu dünyadan başka hayat tanımayanların, ham meyveden bir farkı yok. Onlar dünyadan hiç ayrılmak ve hiç çıkmak istemezler. Çünkü Allah’ın huzuruna, O Yüce Sultanın sarayına, Cennete çıkacak ne yüzleri vardır, ne de olgunlukları.” İyilerin çekmedikleri bir eza, bir cefa yok bu dünyada. Onlara dadanan düşmanların sayısı hesaba gelmez ama neticede kazanan yine hep iyilerdir. Ve onların yolundan gidenlerdir. Hayat böyle… Hayat yolu düz değil. Görmek isteyen gözünü, işitmek isteyen kulağını açacak. Su içmek isteyen eğilecek. Lokmayı ağza atmak yetmez; yutmak isteyen onu çiğneyecek. Hangi kapının önünde durduk, hangi kapıyı çaldık da o kapı açılmadı ki? Allah’ım bizi kendinden başka hiç kimseye muhtaç etme. Ama her şeye rağmen zahmetlerin bir hikmeti olacak. Hikmeti nedir derseniz ona da cevap var. Bir gün, bir grup mümin, zalimlerin zulmünden şikâyetçi olmak üzere Mevlânâ’ya gelirler. Hz. Mevlânâ onlara şöyle bir ders verir: “Kasaplar pazarında hiç köpek kesiyorlar mı? Öldürülmeye en çok onlar lâyık olduğu halde, kesilen ve kesilmek zahmetine katlanan yine koyunlardır. Allah’ın yardımı da müminlere daha fazla olduğu için, zahmetleri de daha çok olacaktır. Onlar hakkındaki rahmet ise, o zahmete göredir. Sonsuz ve sayısızdır.” EVET, koyunların yaşadığı zahmet ve sıkıntılar, hep onların değerli ve kıymetli oluşlarındandır. Köpeklerin kesilmemesi ve o sıkıntıları yaşamamaları ise kıymetlerinden değildir. Bu dünya da iyi insanların derecelerinin yükselmesi ve arınmaları için bir fırsattır. Şunu da unutmamak gerekir, burası hizmet yeridir, ücret yeri değildir. Zorluk, zahmet çok olur. Ama Rabbimizin rahmeti de bol olur. Dikenler çok olsa da bir gülün güzelliği, her zahmeti, her çileyi unutturur. Bir gül hatırı için, nice bin dikene katlanır bahçıvan. Mümin için dünya da böyledir. Burası ahiretin tarlasıdır. Dikeniyle uğraşma. Gülünü deren gider. Hayat yolu düz değil. Sen doğru yolda ve iyilik üzere ol. Attığın her adım, söylediğin her söz, verdiğin her sadaka, Allah için olsun yeter. Gerçek iyilik, gerçek zenginlik de bu değil mi? İşte size harika bir kıssa: Âlemlerin en sevgilisi Hz. Peygamber (sav.) anlatıyor: VAKTİ zamanında bir adam; “Bu gece illâ ki Allah için birine sadaka vereceğim,” deyip evinden çıktı ve sokakları dolaşmaya başladı. Karşıdan gelen bir adamın avucuna bir miktar para sıkıştırdı ve evine geri döndü. Sabah olunca köyün bazı yerlerinde toplanan insanların: “Bu gece akılsızın biri, falan azılı hırsıza bir avuç dolusu sadaka vermiş. Sadaka verilecek başka kimse yok muydu?” diye konuşup gülüştüklerini, olayı anlatıp alay ettiklerini duydu ve üzüntü içinde evine döndü. Kendi içinden şöyle dedi: “Ey Allah\’ım, şükür sana lâyıktır, ben sadakayı senin için verdim. Bu gece yine sadaka vereceğim” diyerek, gece olunca yine evinden çıktı. Bir sokağın kenarında bekleyen bir kadına sadakasını verip evine geri döndü. Ertesi sabah halkın: “Hayat kadınlığı yapıp hayasızlığı meslek edinmiş olan falan kötü kadına adamın biri sadaka vermiş, bu adam ne kadar akılsızdır, sadaka verecek başka birini bulamamış mıdır?” diye söylendiklerini, dedikodu yaptıklarını işitti. Adamın içinde bir burukluk meydana geldi. Adam evine gelip yine kendi içinden şöyle dedi: “Allah\’ım, sana şükürler olsun. Ne olursa olsun ben sadakayı senin rızan için verdim. Bu gece yine senin rızan için sadaka vereceğim” diyerek, gece vakti evinden çıktı. Sokakta ilk rastladığı bir adamın avucuna sadakasını sıkıştırıp geri döndü. Sabah olunca bazı köylülerin; “Bu gece delinin biri, zengin bir adama sadaka vermiş” dediklerini, alay edip gülüştüklerini duydu. İçindeki üzüntü ile evine geri döndü ve şöyle dedi: “Allah\’ım sana tekrar tekrar şükürler olsun. Ben sırf seni hoşnut etmek için sadaka vermek istedim. Birincisinde sadakamı bilmeden bir hırsıza vermişim. İkincisinde tanımadığım bir hayat kadınına vermişim. Üçüncüsünde ise sadakaya muhtaç olmayan zengin birine sadakam gitmiş. Ben hikmetini bilmesem de, sana yine şükürler ediyorum,” deyip uykuya daldı. Gece rüyasında ona şöyle seslenildi: “Ey sadaka veren kişi! Verdiğin sadakaların her biri yerini bulmuştur. Hırsıza giden sadakan, onu hırsızlıktan alıkoyacaktır. Zinakâr kadına verdiğin sadakan ise onu zinadan tövbe ettirecektir. Zengine verdiğin sadakan ise, ona ders olacak; kendisinin de malından sadaka vermesini sağlayacaktır.” (Buhari) EVET, gönülde yaşanan güzel hayatlar insanı cennette kılar. Gönül sahibi olanlar, bu dünyada o gönül hayatına ererler. Allahım şu mübarek günler hürmetine, hayrı ve hasenatı sadece Senin rızan için yapan kullarından eyle. Amin. Hz. Peygamber Efendimize sonsuza kadar salâtu selâm olsun. Son söz: Efendimiz buyurdular ki: Bir gün bana Cenâb-ı Hakk\’ın dört büyük meleği geldi. Bunlar Cebrail, Mikâil, İsrafil ve Azrail aleyhimüsselâm idiler. Cebrail aleyhisselâm bana dedi ki: “Yâ Resulallah! Senin ümmetinden bir kimse size günde on defa salâvat ederse yarın kıyamet gününde ben onun elinden tutar, sıratı kuşlar gibi geçiririm.” Mikâil aleyhisselâm da dedi ki: “Ben o kula senin Kevser havuzundan kana kana içiririm.” İsrafil aleyhisselâm dedi ki: “Yâ Resulallah, o kulun affı için başımı secdeye koyarım Allahu Teâlâ onu affetmedikçe başımı secdeden kaldırmam.” Azrail aleyhisselâm da: “Yâ Nebiyallah, sana günde on defa salâvat edenin ruhunu Peygamberler gibi kabz ederim” dediler. Bunun üzerine Nebiler Nebisi Efendimiz: “Bu ne büyük lütuf yâ Rabbi! Bu ne büyük ihsan Allah\’ım” buyurdu. KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR

  18. ALLAH RAZI OLSUN CAN ABİM.GÜZEL YÜREKLİM…HAKKINI HELAL ET..SAĞLICAKLA,SELAMETLE,SEVGİYLE KAL.ALLAH,A EMANET OL..SELAM VE DUA İLE..**********************************************ŞEFAAT SENİNDİR YA RESUL ALLAH.Ehli imanlar saf saf durmuşlarMahkemeyi kibriyada hesap sormuşlarGünahı olanlar af dilemişlerŞefaat senindir ya Resul Allah..Onların yardımcısı cümle enbiyaOnların serdarı habibi KibriyaOnlar için rica ediyor hatımul enbiyaŞefaat senindir ya Resul Allah.Günahı olmıyan ağlayıp geziyorGünahkar dostunun affını istiyorKelimeyi tevhit bülbül gibi okuyorŞefaat senindir ya Resul Allah.Aşıklar feryadı arşı titrettiCebrail onların aşkından gürlediYer gök onların azameti dinlediŞefaat senindir ya Resul Allah.Rica ediyorlar ehli imanıOnların boynunda berat fermanıMuhammed Mustafa’dır onların dini imanıŞefaat senindir ya Resul Allah.Ehli aşk orda ediyor niyazıFeryadı fiğanı türlü avazıHakk huzurunda ediyorlar nazıŞefaat senindir ya Resul Allah.Saf saf durmuşlar ne güzel canlarYüzünde parlıyor nurun imanlarHakk’ından bekliyor büyük fermanlarŞefaat senindir ya Resul Allah.Diyer yarab çaresiz derdimin dermanıSenin lütfündür emru fermanıNuri Ahmed aşkına yürüt bu aşkın kervanıŞefaat senindir ya Resul Allah.Ehli imanın nuru parlıyorFatma anam hüngür hüngür ağlıyorEhli imanı rica ediyorŞefaat senindir ya Resul Allah.Bir yanında Muhammed bir yanında o şahi HaydarHatice anamız elinde fermanGünahkar ümmetimin derdine dermanŞefaat senindir ya Resul Allah.ŞEFAAT SENİNDİR YA RESUL ALLAH.

  19. DEĞERLİ AHMET OĞLUM..! MÜBAREK KURBAN BAYRAMINI EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLARIM.ALLAH\’AEMANET OLUN.SEVGİVE MUHABBETLE KALIN İNŞ…AMİN.

  20. İşte ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: Taat üstünde sabırdır. Birisi: Masiyetten sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu üçüncü ikazdaki temsilde görünen hakikatı rehber tut. Merdane “Ya Sabur” de, üç sabrı omuzuna al. Cenab-ı Hakk’ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir ve o kuvvetle dayan. BEDİÜZZAMAN hayırlı geceler ahmed abi a.e.ol ..

  21. Beni seven cennette benimle beraber olur" Mihrabım!Mihrabıma uğra saba yeli,huzuruna varıp edeple, selamımı ilet, heceler yarım yamalak, heyecanlar salkım saçak…."Ant olsun kuşluk vaktinde…" onun saçlarını kıskanmaktan gecenin bağrı yanık;gece yarısıhasretle uyanıktır."Güneşe ant olsun …" ondan daha kutlu bir faniyi hiç izlemedi ve ondan daha kıymetli bir hazineyi hiç gizleyemedi.Ahmet !… gönüller gıdası ruhlar şifası…Gözlerin feri ,şerefin zaferi…Dudağının değdiği bir güle bin can feda Ahmet, eline değişmiş bir ele cihanca cihan feda !Işığım!Göz kırpasıya Burakınla vardığın yere bin yılda varamazken berk uran melekler ,nasıl aşkınadönmesin zeminler ve zamanlar ,nasıl tutulmasın burçlar ve felekler.Sen var iken kıblem,gökile yerin hangi varlığa adansın ya emekler,ya hangi renk iltica etsin dallarına çiçekler ? Cemalini gören aşık iken nurum,gamzene rüyada olsun ermesin mi tennure kelebekler ?Günaydınım !Tohum versende bize mahsul olabilseydik,kanat olsan da bize katına varabilseydik. Şarkıların ürperdiği şebnem avuçlarında Medine rüzgarlarının ışıltılı kumlarıncaYanabilseydik,sana kanabilseydik.Bir kez olsun aşkınla döktüğümüz gözyaşlarından abdest alabilse ve denizine bir kez olsundalabilseydik, ya denizinde kalabilseydik. Himalayalar kadar kara yüzümüzü kara yerlere sarabilseydik; bağrından raziye ve marziyeilhamlar alabilseydik.Sevgilim!Kutlu gelişine yüz bin selam olsun, sen aydınlık içinde aydınlık,sen açıklık içinde açıklıktın. Seninle sevgiler sevgili olur , seninle muhalimiz hâle dururdu.Mühürleri kaldırmada son idin sen,can kilitlerini açmada sonuncu,gülümsesen.Seni görenlerin güneş düşerdi gözünden , seni sevenlerin ışık yayılırdı yüzünden. Birer efsaneydi iki yanağın;hayal ile hatıra eleğim sağmalarıyla karanın ve ağın.Sultanım ! Adına altınlar bastıran sultanlar şehirler alırdı, şimdi şehirleri düşüyor adınsız sultanların,adını gizli anıyor aşık-ı nalanların.Kulluk prangaları çözülünce ayağımızdan,azat oldu zülfünün zenciri solumuzdan vesağımızdan…Ashabının kara kerpiçte gözsüz gördüğünü , biz cilalı aynalarda yitirdik de yaptık düğünü. Tedavisinde hayat bulmuş hekime düşman hasta gibiyiz, mürebbisine kin güden çocuklarayasta gibiyiz.İnsanlık güneşe nispet zulmete döndü , balıklar suya öfkelendi,kuzgun ete döndü,bahtımızhasrete döndü…Hasretim !Gümüş tenli Yusuf\’u arayanlar gül teninde Yusuflar Ülkesine girdiler;cennet peşinde koşanlargül cemalinde cennetlere erdiler…"Körün elinden tutana Hak\’tan yüzlerce ecir vardır!" buyurmuştun. Kıyam et,tut körlerin elinden ve İsrafilleyin kıyametten evvel bir kıyamet kopar.Yıllar yılı kendi yatağını öpen nehirlerce ak ezeli özlemlerimizin yokuşlarına ve öğüt,yine öğüt , yine öğüt aşk tanelerimizi değirmenlerinin nakışlarına… Övüncüm!Ruhlarımızdan kuşluklar geçti, gün geçti…Akşam oldu,düğün geçti… ve gece olmadan ,Yesrib\’in güneşi,kerem kıl, tüllenenhayallerimize bir huzme bıraksın himmetin ve artık getirdiğin kutsal emanetin kaybolacağından korkmasın ümmetin!Kalbimizi kaydırmadan ,bize onu haşre dek baki kılma ruhsatı ver ve yalın unutuşlarınpoyrazında bırakıp bizi bir başımıza, belleklerimizin tereddüt dolu zembereklerindekıvrandırma yeter. Gel son kez ilk baharımızol!Bu mevsim güller incitilmesin,gamküsarımız ol!Ömrüm!Tâhâ ve Yâsin aşkına…Öncesinde senin aşkın yoksa neye yarar ölüm ! …İskender Pala

  22. "YA RESUL! Üzmemişti onları hiç bir şey senin gidişin kadar… Kendilerine \’kardeşim\’ diye hitap ettiğin Ashabının gözleri yaşlarla dolmuştu, son sözlerini işittiklerinde … Bir daha sesini duyamayacak olmanın burukluğuyla doluyordu gözleri… Artık takati kalmamıştı konuşmaya, yavaş yavaş kapanıyordu nurdan gözlerin… Belkide Makam-ı Mahmud\’u seyre dalıyordun… Belkide bir yanda ümmetinden ayrılışın incitiyordu mübarek yüreğini; bir yandan da varacağın yerin güzelliği cezp ediyordu seni… Ve… O anda Azrail Aleyhisselam kapının önünde beliriyor gözü yaşlarla dolu.Kapını çalıyor tevazu ve edep kanatları yerlerde. Başı önünde izin istiyor hane sahibinden… Kızın Hz. Fatıma radiyellahu anha açıyor kapıyı ve soruyor “Sen kimsin?” Diye…“Beni gönderen Allah\’ın elçisiyim, ben Azrail\’im.” Hz. Fatıma anamızın dizleri çözülüyor, yığılıyor olduğu yere…Ona yalvarmaklı, yaşlı gözlerle bakıyor. Bakışıyla sanki “Babamın canını alma! Alma!” der gibi…Çaresiz buyur ediyor içeriye. Azrail aleyhisselam giriyor içeriye… “Ya Resulellah! Allah\’ın selamı üzerine olsun. Senden izin istiyorum; eğer izin verirsen canını alacağım.” Hz. Fatıma Radiyellahu anhanın hıçkırıkları boğazında düğümleniyor… Bir türlü aklına sığdıramıyor babasını kaybetmeyi, inci inci yaşlar dökülüyor o mübarek gözlerinden… Ve ortalığı mis gibi bir koku sarıyor… Her taraf gülistan olmuş… Sanki her yer Sen kokuyorsun Ya Resulellah…BİDENEMMMM.SELAM VE DUA İLE ..ALLAH,A EMANET OL.GÜZEL YÜREKLİM BENİM..

  23. "Bil Ki ALLAH BiliyorDenemekten , çabalamaktan Yorulup Cesaretin Kirildiginda, Bil Ki…ALLAH Ne Kadar Ugrastigini Görüyor,Kalbin Tas Kesilecek Kadar Agladiginda, Bil Ki…ALLAH Döktügün Gözyaslarini Sayiyor,Hayatin Durdugunu, Zamanin Aleyhine Isledigini DüsündügündeBil Ki….ALLAH Seni Izliyor,Hayallerin Yikilmis, Umudun Kalmamis Ve Kendi Kendine Neden Böyle Diye Soruyorsan Bil Ki…ALLAH Cevabini Biliyor,Hiç Neden Yokken Içinde Tuhaf Bir Huzur Hissettiginde, Bil Ki…ALLAH Sana Fisildiyor,Bütün Islerin Yolunda Gidiyor Ve Tesekkür Etmek Için Her An Bir Neden Daha Oluyorsa, Bil Ki…ALLAH Seni Kolluyor,Bütün Kalbinle Diledigin Sey Sonunda Gerçek Olduysa, Bil Ki…ALLAH Sana Gülümsüyor,Nerede Olursan Ol, Ne Düsünürsen Düsün, Ne Yaparsan Yap, Bil Ki…ALLAH Biliyor…"Hayır ve selametle kalın inş.

  24. Hz İbrahim, o bir iman ehli.* Hz İbrahim bütün dinlerin atası.* Hz İbrahim Dört kitabın manası. * Hz İbrahim, Davut (as) , Musa (as) , İsa (as) , Hz Muhammed (svs) in muştu cu su.* Hz İbrahim Allah cc ın din-i nizi ikmâl ettim, kitab-ınız Kur\’an dininiz tevhid dini İslâm Peygamber,iniz Ahir zaman Peygamber-i Hz Muhammed (svs) dir emrine hz Muhammed svs doğmadan iman etmiş, Nebi dir hz İbrahim. LâİlâheillâllahMuhammedResulûllah.(Bile yazdım adım ile adını.) "kendiyle tevhid etmiştir Allah cc Resûl,ûnü."

NAZO için bir cevap yazın Cevabı iptal et