…Madem ki varız, var olmanın şuurunda olmalıyız. Bizden istenen ve beklenen ne ise biz onu yapmalıyız….İlâhî kadere baş kaldıran insan, sonunda kavrar gücü sonsuz olanın ve asla yenilmez olanın kudretini… Ama geç olmadan, vade dolmadan olmalı bu…

Küçük bir odadayım… Duyduğum ses sadece saatin tik takları… Bir oluş ve ardından kayboluş…

Nereye gidiyor zaman, nereye gidiyor zaman içinde insan…

Ses vermiyor felsefe, ses vermiyor filozoflar… Dipsiz uçurumlardan bir bir yuvarlanıp gitmişler… Ses vermiyor çağdaş düşünce paradigmaları… Susuyorlar hayatın ve ölümün karşısında…

Sadece vahyin ve Kur’ân’ın ışığı kalıyor bu karanlığı aydınlatmak için. Sadece o…
Gözlerimi kapatıp düşünüyorum… Tut ki, hiçbir sınır yok düşüncenin önünde. Düşün, açıkla, çözümle… Hayatı da ölümü de. Haydi açıkla bakalım Yaratandan uzak bir biçimde. Ah, Allah’ım ah. Perdeler hiç etmiş onları, perdeler. Ah bu perdeler, Seni bizden gizlediler. Sadece bir imtihan için ara yerdeler. Gafletle kalınlaşmış, perde iken, tül iken, duvar olmuşlar. Sana giden yolları tutmuşlar.

Ve sonra gözlerimi açıyorum… Karşımda bir resim… Süleymaniye Camii, bütün ihtişamıyla arzı endam ediyor. Kendinden çok san’atkârını, mimarını, Mimar Sinan’ı gösteriyor. Resim ressamını bildiriyor ama, ressam resmin içinde değil. Bu kâinat da Seni bildiriyor; isimlerini, sıfatlarını bildiriyor Allah’ım.

Mülkün Sahibi, “Gizli bir hazine idim. Bilinmeyi murat ettim,” buyuruyor. “O, bir şeye ol deyince o şey hemen olur.” Bilinmeyi istemeseydi eğer, bunca varlık, bunca eşya ne olacaktı acaba? Akıl ve idrakin de gelip dayandığı bir sınır var her halde…

Uçurumun kenarından geri dönmenin en doğru olanı; oluş ortada iken “oluş öncesini” kavramaya çalışmak… Boşuna, nafile gayret… Üstelik şu kıt olan akılla mı varacak bu insan olağanüstü ânın sırrına. Olanı biteni anlamaya çalışmak varken, sır olanın sırrını zorlamak nefsin işi; asıl işten görevden kaçmak onun işi…

Mevlânâ; “Anne ve babamın iştihası beni dünyaya çekti…” diyor. Ruhlar âleminden dünyaya gelişin ve gönderilişin hikâyesini özetliyor bu cümlede…

“Ol deyince olduranın, / Taze gülü solduranın…” hikmetinden suâl olmaz.

Sonbaharda solan gül, ilkbaharda nasıl geri dönüp gülümsüyor yeniden?

Ölü bir gül yaprağı diriliyor da bir ömür boyu gülümseyen insan yüzü yeniden hayat bulup dirilmesin mi?

Madem ki varız, var olmanın şuurunda olmalıyız. Bizden istenen ve beklenen ne ise biz onu yapmalıyız.

İlâhî kadere baş kaldıran insan, sonunda kavrar gücü sonsuz olanın ve asla yenilmez olanın kudretini… Ama geç olmadan, vade dolmadan olmalı bu.

Gülünç bir trajedidir inanmamak. Ne varsa yaşanan hepsini inkâr etmek. İsyanı, değiştirmez insanın kaderini. Ölmemek için, ebedî ölümsüz olmak için geçer ölümün eşiğinden insan. Ve bir, ba’sü ba’del-mevt’e kavuşur. Yeniden oluşa, yeniden dirilişe. Çeliğe verilen su gibi, cana ve ruha o an ebedî ölmezlik hükmü üflenir.

Bütün ırmaklar O’na doğru akar. Son hüzün değil, sevinç olur o zaman. “Son başlangıçtır” der Cüneydî Bağdadî ve biz ölülerimizin ardından Kur’ân’ın ilk sûresi Fatiha’yı okuruz. Ölüm bir başlangıç olduğundan. Faniden bekaya, ebedî bir âleme geçiş olduğundan. Rahman’ın aziz misafiri olan insan, bir evden diğerine geçer ölüm ile. Hastalığı, musîbeti bir arınma çeşmesi bilir. Yıkanır da yıkanır. Arınır da arınır. İhtiyarlığı ise ebedî gençliğin son durağı bilir. Ebedî âlemde ihtiyarlık yok. Ebedî bir gençlik kendini bekliyor bilir.

Dünyaya sevdalanıp, ahireti unutmak tehlikeli bir yol… El oyalar, göz bizi yanıltır. Duyular bazen kalbimizi puslandırır… Nefs öteleri öteler. Gizleyip saklar. Bu yüzden duyu organlarına; “Aklın casusları” demiş bazı âlimler. Aklı çelen, gönlü çelen manzaralar şeytanın saptırıcı ajanları.

Madem ki dünyaya gelmek ya da gelmemek elimizde değil. Ölmemek düşü de madem muhal… Geriye kalıyor tek yol; sonsuza varmak için bir rehgüzâr (geçilecek yol) bilip bu dünyayı, etrafımızı saran fani güzelliklere, görüntülere dalmamak ve aldanmamak gerektir. Vizyona ve illüzyona yenik düşmemektir. Oysa insan, putları kıra kıra sonsuzluğa ve esenliğe doğru yol bulabilir. Asaf Halet Çelebi’nin de endişesi bu her halde:

“İbrahim! / İçindeki putları devir / elindeki baltayla / kırılan putların yerine / yenilerini koyan kim?”

İşte asıl mesele bu. Marifetullahta bir adım atmak, şeytanî bilgilerin putlarını kırmaktır. Sonra da o marifetullahın ulaştığı yerden, yani Muhabbetullahtan kırılan putların yerine, yenilerinin konulmasına mani olmaya çalışmaktır.

Fazla söze gerek yok, bizden önce yaşayıp silinmiş medeniyetlerin hazin öykülerinden ibret almak yeterlidir.

Tecelli aynasında her şey ayan beyan ve “fihi mafih”tir (içindeki içindedir).

Düşüncemizi ve kalbimizi eşyanın çekim alanından kurtarmak müteal (fizik üstü) konumuna kavuşturmaktır asıl gayemiz. Çünkü insan ve duyguları arkeolojik bir nesne değildir. İnsan ancak Yüce Allah’ın antika bir san’atıdır.

Kazancakis’in bir romanında iki kahraman arasında şöyle bir konuşma geçer:

“Kavgadan vazgeçiyorum. / Niçin vazgeçiyorsun? / Sonunu bildiğim için! / Neyin sonunu bildiğin için? / Eşyanın sonunu bildiğim için…”

Evet, eşyanın sonunu bilen insan; faniliklere dalmaz, hırslara boğulmaz. Biz bu dünyada neyin zirvesine tırmanırsak tırmanalım sonunda bir insanın kalbî muhabbetine muhtacız.
SELİM GÜZDÜZALP

 

25 Yanıt

  1. Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile “Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?” diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır. (Bakara 214)Hayat bir oyun yerimi?Dünya denilen alem sadece bir durak değil mison durak görülmüyor mu derinlemesine bakıldığı zamanHer sıkıntı her dert bir derman çıkarmıyor muya da kötü olmadan iyinin değeri nerden ölçülür.bağışlaması ikramı kadar cömert bir İLAH var!Sadece sınanıyoruz.Sadece biraz sabır gerekiyor.Günah işlemeyen bir kul mu var şu fani alemde.Peki asıl soru şu.Korkmalımıyız günahlardan.Yoksa günahkar olmaktan mı korkmalıyız.Her günahın ardında tövbe eden bir kulumelekler kıskanır.Şirk hariç her günah dönüyor iken. alıntı***SAGOLASIN CANKARDEŞ…

  2. Ey dünyanın yalancı baharına aldanan Lezzetlerden ayıran ölüm var ölüm Hevasına uyarak kendi başın yakan Hesaba götüren ölüm var ölüm Uyan da bak kalbine nen var tevhidden Amellerin perişan razımısın bu halden Farz borçların dağ gibi vakit yok tez elden Sarıl hakkın ipine ölüm var ölüm Nice halis kulların kalbini kırdın Görmeden sen daha kabeyi yıktın Günahların sel olmuş yandın ki yandın Tevbe eyle acilen ölüm var ölüm Hani nerede o güzel narin çehreler Tuttuğunu koparan cevval yiğitler Binyıl ömrün olsa akibet gene ecel Rücu eyle sen hakka ölüm var ölüm Hak rahmandır deyip salma kendini Namaz oruç hac zekat kulluk gereği Emreylemiş ol cenab çalışsınlar deyi Secde eyle sen hakka ölüm var ölüm Daha sağlam bir kapı nerden bulursun O yalan yollarda diz çürütürsün Attığın her adıma vebal alırsın Koru kendini nardan ölüm var ölüm Defterini doldurdun günahla arla Bi nesne bırakmadın mahşer mizana Nasıl ferahlanırsın yalan dünyayla Utan artık rahmandan ölüm var ölüm Yarın tüm azaların konuştururlar Her ne varsa önüne seriverirler İstiğfara tevbeye izin vermezler Tedarik eyle bugünden ölüm var ölüm Tutuyorken ellerin hala dünyada Bir fırsat var elinde düşme isyana Sakın kendini sakın kahhardır mevla Gel dönelim hakka ölüm var ölüm Muhammed HilmiHayırlı geceler bidenem..kardeşin o güzel yüreğinden kocaman öper..her zaman güzellikleri bizlere sunarsın abicanım…Allah razı olsun..selam ve dua ile.

  3. Serin öyleyse seccadenizi kıbleye doğru.kapatın gözlerinizi..aydınlığınız gönlünüzdeki O\’na olan sevginiz olsun..göz yaşlarınız süzülsün yanağınıza.yüreğinizde kavrulan aleve serinlik olsun göz yaşlarınız..Işte dost nedir bilmek mi istersiniz..menfaatsiz..korkunuz olmayacak..acaba demiceksiniz..acaba ben onu sevsem o da beni sever mi korkunuz olmıcak yüreğinizdeçünkü O vaat ediyor..severseniz severim..severseniz severim..severseniz severim..ne güzel değil mi sevginize karşılık bulmak..sevginizin karşılıksız kalmıcağını bilmek..şu dünyada yüreğinizi yakan onca dosta.. onca sevgiliye bir çare bir derman..yürek yakmayan.. yüreğe serinlik veren bir dost..vedud olan bir dost..rahman olan bir dost..rahim olan bir dost..gafur olan bir dost..sözünde sadık olan bir dost..surete değil sirete bakan bir dost..Dost.. dost.. dost.. diye inleyeneGel.. gel.. gel.. diye nida eden bir dost..Ben seni sevdim diyenegel kulumsun diyen bir dost..suretimle.. maddemle değil.. yüreğimle acziyetimle geldim diyenerahmetinle.. şefkatimle.. inayetimle karşılandın diyen bir dost..Haydiyandıysa yüreğiniz..yediğiniz darbeler yıldırdıysa sizi..sevginiz hep sevgisiz kaldıysa..yüreğinize değer verilmediyse..artık dayanamıyorum sevgisiz kalmaya diyorsanızserin öyleyse seccadenizi kıbleye doğru.kapatın gözlerinizi..aydınlığınız gönlünüzdeki O’\’göz yaşlarınız süzülsün yanağınıza.yüreğinizde kavrulan aleve serinlik olsun göz yaşlarınız..O dost ise yürekte serinlik varO dost ise yürekte huzur varO dost ise yürekte coşku varO dost ise yürekte yürek var…Ve O.. eğer O sevgili ise aşık olunan ise..İşte o zaman yürekte olana tarif yok..İşte o zaman yürekte olanı yazacak kalem yok..İşte o zaman yürekte olanı söylicek dil yok..İşte o zaman O var..ve O var ise..Haydi artık sözler sükut etsin..bırakın yürekleriniz konuşsun..Seccadeniz sevgiliyle buluşmanız olsun..göz yaşlarınız sevgiliye hediyeniz olsun..yüreğiniz sevgiliyle konuşan diliniz olsun..sevgilinin size nasıl tecelli ettiğiniz işte o zaman.. işte o zaman anlaıcaksınız..ve işte o zaman anlıcaksınızO dost ise her şey dostO sevgili ise her şey sevgili..

  4. ALLAH yolunda olana …… Hadîs-i şerîfte varîd olmuştur ki:“Cenâb-ı ALLAH, kıyâmet gününde mahlûkatı topladığında bir münâdî şöyle seslenir: – Karşılıksız iyilik yapanlar nerede? İnsanlardan bir cemâat kalkar, süratle cennete doğru yürür ve melekler onlara yetişip şöyle derler: – Biz sizin süratle cennete koştuğunuzu görüyoruz, siz kimsiniz? Onlar da derler ki: – Karşılıksız iyilik yapanlarız. Melekler tekrar: – Sizin karşılıksız iyi davranışlarınız nelerdir, diye sorarlar. Onlar da: – Biz zulme uğradığımızda sabrettik, bize bir kötülüğü dokunanı afvettik, derler. Onlara: – Giriniz cennete, denilir. Sonra bir münâdî daha: – Sabır ehli nerede, der. Ve yine bir cemaat kalkar, süratle cennete doğru yürürler. Melekler onlara da yetişir ve: – Sizin süratle cennete gittiğinizi görüyoruz. Siz kimsiniz, diye sorarlar. Onlar da: – Biz, ehl-i sabırız,derler. Melekler tekrar: – Sizin sabrınız neye karşıdır, derler. Onlar da: – Biz ALLAH’a tâat hususunda sabrederiz, yine biz ALLAH’a isyandan kaçınmada sabırlıyız. Onlara denilir ki: – Girin cennete! Böyle hareket edenlere ne mutlu!.. Hakk teâlânın emirlerine sarılmak ve yasaklarından kaçınmaktan başka çare olmadığı gibi halkın hukûkuna riâyet göstermek ve onlara ünsiyet etmekten başka çıkış yolu da yoktur. Nitekim “ALLAH’a tâzim ve ibâdet, mahlûkata şefkat ve merhamet…” kâidesi bu hukûkun edâsını beyân eder. Bu iki emrin yalnız biriyle yetinmek kusûrdur. Zîra bütünün bir parçası ile yetinmek kemal halinden uzaklıktır. Halkın ezâsına tahammül zarûrî olduğu gibi onlarla iyi geçinmek de vâciptir. ALLAH yolunda olana lâzım olan devamlı sûrette fakr ve zillet duygusuyla mütevâziâne tazarrû ve ilticâyla kulluk vazîfelerini edâ, şer’î hudutları muhâfaza, sünnet-i seniyyeye tâbi olmak, hayır yolunda niyetlerini sâlim kılmak, zâhir ve bâtınını mâmur etmek, kendi ayıplarını görmek, Cenâb-ı Hakk’ın intikamından korkmak, kendi hasenâtı çok olsa bile az, seyyiâtı az ise de çok addetmek, şöhret âfetinden korkmak ve ürkmektir. Kişi işlerine ve işlerindeki niyete -sabah aydınlığı gibi zâhir ve âşikâr olsa bile- ihtimam göstermeli ve iyi hallerine de asla güvenmemelidir. “Sadece din hizmetindeyim, şeriata teşvik ediyorum, halkı Hakk’a dâvet ediyorum.” diye bu amellerine îtimad edip de kendi halini iyi ve hoş görmemelidir. Bu gibi haller ve fevkalâde durumlar zaman zaman kâfir ve fâcirden de zuhûr edebilir. Nitekim Peygamberimiz -sallALLAHu teâlâ aleyhi ve sellem-: “ALLAH bu dîni fâcir bir adamla da teyid eder.” buyurmuşlardır. Bu duruma göre nefs terbiyesiyle meşgul olan mürîd, onu arslan gibi bilmeli ve ondan zuhûr edebilecek her türlü istidrâca hazır olmalıdır. Çünkü bu neviden istidraçlar mürîdin ayağını kaydırabilir. Kalbe ârız olan zulmet ve kederin izâlesi tevbe, istiğfâr, nedâmet ve ilticâ ile mümkün olur. Dünya sevgisi sebebiyle kalbe düşen zulmet ve kederin izâlesi ise pek zordur. Nitekim Rasûlullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem-: “Dünya sevgisi her günâh ve hatânın başıdır.” (Keşfü’l-Hafâ, I, 413) buyurmuştur. ALLAH teâlâ cümlemizi dünya ve dünya ehline muhabbetten ve onlarla münâsebet ve ihtilattan kurtarsın. Zîra dünyayı ve ehlini sevmek öldürücü bir zehir, helâke götüren bir hastalık, büyük belâ ve korkulu bir derttir. (İmam Rabbanî Mektûbat, I, 135) ALLAH Teâlâ buyuruyor ki: “Kâfirlerin müslümanları irtidâda icbar etmelerinin sebebi onların dünya hayâtını âhiret üzerine tercih etmeleridir. ALLAH teâlâ kâfir olan kavmi hidâyette kılmaz.” (Nahl sûresi, 107) Kâfirlerin, bekâsı olmayan ve zevâle mâruz olan dünya hayâtını, muhabbetleri sebebiyle âhiret üzerine tercih ederek hevâ-yı nefsaniyyelerine tâbî olmaları, kendilerinin küfür üzerinde ısrarlarına ve başkalarını da küfre icbar etmelerine sebeb olmuştur. Binaenaleyh bu sûretle kâfirlerin irâdelerini küfre sarf etmeleri sebebiyle ALLAH teâlâ onları tarîk-ı necâta ulaştırmaz ve hidâyet etmez.

  5. Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı! Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, Hiç çâresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; Ağlamayı bilmiyorsan, neşesizdir kahkahaların; Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların… Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalı! Bilmeli çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için… Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere… Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları,aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak! Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin; Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir elveda için… Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan! Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi… Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı…! * Hayırlı geceler Ahmet kardeşim…Herşey gönlünüzce olsun sevgiyle,sağlıcakla kalın..Allah,a emanetsiniz..

  6. Ey Yüceler Yücesi, Ey sevdalıların gündüz gecesi..Ey beni aşka uyandıran, Ey bizi bizden en iyi bilen.Yak artık şu yüreğimi, yak artık şu bedeni,Yak artık şu isyan dolu kalbimi..Beni Sana uyandır, beni Sana yandır, beni Sana kandır.Yak ve kül et şu benliği, beni benden et,Beni çöle düşen Leyladan ayrı Mecnun et,Beni Yusufa aşık Züleyha et,Seni arayan İbrahim et,Beni İsmailce kurban et..Ne olur ne olurYak artık şu yüreği, ve kaybet bende benliğiYarattığın aşka kurban et beni,Beni benden et, beni tüm sevdiklerimden mahrum et..amaBeni Sensiz etme…Allah\’ım

  7. "Sana Allâh\’a tâati ve takvâ üzere bulunmanı, nerede olursan ol insanlara ezâ ve cefâ vermemeni, özellikle Harameyn-i Şerîfeyn\’de daha fazla titiz davranmanı tavsiye ederim. Gıybetini yapsalar dahî sen kimsenin gıybetini yapma. Hiç kimsenin dünya malından bir şey alma. Şerîatın alınmasını helâl kıldığını al ve onu hayır yollarda harca. Mümin kardeşlerin aç ve yoksul durumda bulunurken, şehvetin için harcama yaparak lezzetlenme. Kesinlikle yalan söyleme. Hiç kimseyi hakîr görme. Hiç kimseden nefsinin üstün olduğunu düşünme. Kalbî ve bedenî ibâdetlerde tüm kuvvetini sarfet. Bunun yanında nefsine "Hiçbir zaman makbul olacak hayır işlemedim." düşüncesini kabul ettir. Çünkü ibâdetlerin rûhu niyettir. Niyet ise ancak ihlâs ile mümkündür. Senden daha büyük olanlara ihlâs gerekirse sana nasıl gerekmesin. Allâh Teâlâ\’ya yemin ederim ki; annem beni doğurduktan bugüne kadar, Allâh katında makbûl ve mûteber olup hesabı sorulmayacak bir tek hayır işlediğime inanmıyorum. Eğer kendi nefsini bütün hayır işlerde iflâs etmiş olarak görmüyorsan bu, cehâletin en son noktasıdır. Eğer iflâs etmiş olarak biliyorsan Allâh\’ın rahmetinden de ümitsiz olma." Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî -kuddise sirruhHayırlı günler Selametle inş.

  8. Rabbim,her vesiLede SENİN keremin saklıdır,SebepLer sayısınca hamd SANA….“Benimdir” diye bildiklerim SenindirBeni bende olanlara bende etme“Ben” diye bildiğim de Senin emrindirBeni bende bırakıp Senden etmeRabbim, yüzümü Sana döndümGönlümü de Sana çevirRabbim, bir Seni bir bildimSevdalarımı Sende bitir…

  9. Allah razı olsun abicanım …bidenemmm..Hep beni..,bizleri aydınlatır ,hep bişeyleri hatırlamam,,hatırlamamız için vesile olursun..kardeşlerin için hiç yorulmazsın..Rabbim seni hiç yormasın yolunu hep açık etsin.Allah,a emanet ol..selam ve dua ile.♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ ♥―♥―♥―♥ Doğumla ölüm arasında, gecenin karanlığında, bir şafak aydınlığında, dört mevsim yedi iklimde… ALLAH BİZE YETER ..ALLAH BİZE YETER..ALLAH BİZE YETER..İhtiyacı yaratan, hiçbir şeye muhtaç olmayan, lütfeden, ihsân eden ALLAH BİZE YETER. Kimsesiz kaldığımızda, mutluluğumuz alındığında ellerimizden, yalnız bırakıldığımızda, suçlandığımızda, kınandığımızda; bir seccadenin şefkatinde dualar kalbimize deyip geçerken, dil ile ikrar edilen kalp ile tasdik olunduğunda… ALLAH BİZE YETER.Duanın gücünü anlayıp yalnız O\’ndan istediğimizde, O\’na dayanıp güvendiğimizde, O\’ndan başka hiçbir şeyimiz kalmadığında… ALLAH BİZE YETER….ALLAH BİZE YETER …ALLAH BİZE YETER..

  10. Sevgili!Sen gitmiştin…Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi.Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda…Sen gitmiştin…Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi.Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.Sevgili!Nasıl iltica edelim sana ;huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!.Ve duyurabilsin mi sesini!?.Efendim, duyar misin sesimizi?..Sevgili!Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğündehilal.Biz bir bakışının dilencisi,biz dolunay tutkunları,biz bayramı gözleyen oruçlar.Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz.Sen imrenme, biz ayıplanma.Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar.Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı.Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz,kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa.Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver.İtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?..Sevgili!Sen gitmiştin…Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da.Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz mıknatıstan ayrıldı.Sen gitmiştin…Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi.Sen gitmiştin…Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda.Hasretinden akıllar yitirildi efendim,gönüller gölgelere düştü.Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,dudak dudağa denizlerimiz kuruduve sen gitmiştin efendim.Sen gitmiştin…Seninle birlikte her şeylerimiz gitti.Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;kanlarımız sahralar doldurdu.Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına…Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,hiç kâr elde edemedik.Aldandık, hep aldandık.Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik.Dillerimiz dilim dilim edildi efendim.Bize sevmeyi unutturdular ilkin;sonra sevginin ne olduğunu…Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık.Vurgunlar yedik pes pese efendim…Ve sen gitmiştin.Sevgili!Sen gitmiştin…Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın.Hayırları söyleyip gitmiştin,biz ser işler olduk.Uzun uzun emellere kapıldık,kapılanıp kaldık umutların kapısında.Yolunda yürümekten üzerimize düşen,baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim.Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;böğrümüzde kaldı ellerimiz.Hanım idik halayık olduk;bay idik köle edildik.Sen gitmiştin…Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler.Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,dönüşlerinin ahengini kırdılar.Bölük bölük kadınlarımız,grup grup erlerimiz,demet demet çocuklarımız,kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini.Ve sen gitmiştin efendim…Sevgili!Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiğiprizmada.Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;aşkın o aynanın cilası idi hani.Güzelliğin olmasa efendim,aşkı hiç bilmeyecekti cihan;aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkınadurmuştu efendim…Ve sen gitmiştin…Sevgili!Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin.Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın.Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,"Lâ" ile "Illa"yi i´câz ile sen dillendirmiştin.Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.Artık düşmanlarımız dostlar arasında;dostumuz düşman içinde.Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk…Sana muhtacız!..Sana en fazla muhtacız.En fazla sana muhtacız.Uyandır bizi uykumuzdan…Gel ey sevgili!Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden…Sana muhtacız…Sana en fazla muhtacız…ISKENDER PALA selam ve dua ile

  11. Müminin esas sıfatı güze! ahlakıdırİnsanoğlu, ancak güzel ahlaka sahip olmakla nefsani hastalıklardan korunup ma\’rifettullah mertebesine ulaşabilir.Bir insanın, Halik ve mahlukat yanında: izzet, Şeref vekaarı, Haysiyet, l\’timad ve l\’tibarı ahlakıyla ölçülür. Müslümanlık güzel ahlak ile belli olur. Cenab-ı Hak:1- "Emir olunduğu gibi dosdoğru ol" buyuruyor.Keza:2- "Şüphe yok ki Rabbimiz Allah diyenler, sonra doğruluk üzere bulunanlar için korku yoktur. Mahzun da olmazlar. Bunlar cennetlikdirler. Yaptıklarının karşılığı olarak orada ebedi kalırlar"Keza:3- "Hayırlı işlere acele ediniz, iylik hususunda yarışınız!"Hadis-i Şeriflerde Peygamberimiz Sallallahu Teala aleyhi ve sellem buyuruyor:"Güzel ahlak Allah Teala\’nın Yüce ahlakıdır. "Güzel ahlak, cennet ehlinin amellerindendir. "Güzel ahlak dinin kabıdır. Bir kimsenin Dini, ahlakının güzelliği İle ölçülür." "Dinden sonra, aklın başı: kendisini, güzel ahlak ile halka sevdirmek, iyi ve kötü kimselere karşı bol hayır yapmaktır." "Güzel ahlakdan ayrılma! Çünkü Ahlak bakımından insanların en iyisi, din bakımından en güzelidir." "Müslümanlık güzel ahlaktır." "Allah Teala Hazretleri, bir kulunun hem dış görünüşünü, hem de içini ve ahlakını güzel yaratıp da, sonra onu ateşde yakmaz." "Siz insanların hepsine, malınızla iylik etmeye yetişemezsiniz…. Öyle ise güller yüzlülükle, güzel ahlak ile yetişiniz!" (Böylelikle bütün insanlaraiyilik yapmış olursunuz.) "içinizde en sevdiklerim, kıyamet gününde bana en yakın olanınız, ahlakı en güzel olan mü\’minlerdir. Ki bunlarla hoş geçilinir. Bunlar insanlarla ülfet ederler ve kendileriyle ülfet ederler ve kendileriyle ülfet olunur." "Allah Teala Hazretleri güzel ahlakı sever,kötü ahlakı sevmez." "Bir insan ibadeti az olduğu halde güzel ahlakı sayesinde, ahiret derecelerinin en büyüğüne ve konakların en şereflisine erişir.ibadeti çok olan bir kul da, kötü ahlakı yüzünden cehennemin en aşağı derecesine boylar." "Sirke balı bozduğu gibi, kötü ahlak da insanın iyi amellerini bozup fenalaşdırır. "Gerçek müslümanda": Allah\’a karşı, günah yapmakta, kendini alıkoyacak bir korunma duygusu,Sefihe karşı gelebilecek bir yumuşaklık huyu,- insanlar arasında kendisini hoş yaşatacak güzel bir ahlak olmalıdır.Bunlardan birisi bile bulunmazsa, o kimsenin işlerinden hiç birine i\’timad etmeyiniz..!" "Güzel ahlak, güneşin karı erittiği gibi günahları eritir." "Bir insan ahlakı kötü oldukça, Allah Teala\’dan hep uzak kalır. "Diliyle eliyle insanları incitmeyen, Başkaları kendisinden emin olan, Bir mü\’min ve müstüman; iman ve müslümanlığın en yüksek mertebesini bulmuştur:" "Bir kul, Ahlakını güzelleştirmedikçe, Öfkesini yenmedikçe, Kendisi için sevip istediğini, başkaları için istemedikçe, olgun bir mümin değildir" Bir kimse,Kalbi diliyle beraber, Dilide kalbiyle beraber olmadıkça Sözü, işine aykırı olmaktan kurtulmadıkça Komşuları şerrinden emin olmadıkça Gerçek mümin değildir." "Merhameti olmayan, merhamet görmez." "Büyüklerini saymayan, küçüklerine şefkat ve merhamet göstermeyen bizden değildir." "Yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, gökdekilerde size merhamet etsinler." "Mü\’min kişinin gönlüne sevinç havası esdirmek ve onun İhtiyacını karşılamak, bütün nafile ibadetten, benim için daha sevimlidir." "Ben ancak yüksek ahlakı tamamlamak için gönderildim. Peygamberlik vazifemin hedefi budur." Ahlak hakkında Peygamberimiz Sallallahu Teala aleyhi ve sellemin binlerce hadis-i şerifi vardır. islam Dini, güzel ahlak ve fazilet dinidir.Güzel ahlak sahibi olmayanlar, ne kadar ilim, ibadet ve taatla meşgul olsalar yine olgun ve kamil müslüman sayılmazlar.27- Bir gün peygamber sallallahu teala aleyhi vesellem Efendimizin yanında, her gün oruç tutan, bütün gece namaz kılan bir kadından bahsetmişler..ve onu övmüşler, sonrada;-Yalnız huyu kötüdür. Diliyle komşularını incitir, rahatsız eder demişler.Bunun üzerine Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem:- "O kadında hayır yoktur; Cehennemliktir." buyurmuşlar.Buda gösteriyorki:Müminin esas sıfatı güze! ahlakıdır Allah amenet ol can kardesım

  12. SÜMEYYESana selam getirdim ey sevgili, Sad bin Muaz’dan, Bilali habeş’ten Sümeyye ve oğlu Ammar bin Yasir’den, selamen… Ümmü gülsümün, Haticet-ül kurba’nın, fatıma-tüz zehra’nın Hasan ve Huseyinin misku amber kokularını getirdim, helalen… Müslümden, Buhariden Ebu Hureyrenin rivayetlerini, İmam-ı gazali, Bediüzzaman said nursi’den Kur’an ilmini getidim, ilmen… En tatlı dillerden, Talaal bedru aleyna ile başlayan ilahiler, açılmış ellerden Amini verilmiş dualar getirdim, makbulen… Ya Allah diyen hocalardan, Lebbeyke Allahume Lebbeyke diyen hacılardan hediyeler getirdim, kabulen… Yüce Rabbimin dua ve istiğfarlarınla mağfireti, Fahri Kainatın şefaati üzerinde olsun derim, niyazen… Emanetçiyim, emanet yükümü sana teslim ettim şimdi gidiyorum müsadenle… Selamet dileklerimle Vesselam.CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN..Selam ve dua ile.Allah,a emanet ol Bidenemmmm..nur yüzlüm..benim abicanımmm..

  13. Yetiş Efendim Gönüller susamış aklım kördüğümDuygular figanda yetiş EfendimGaflette kalp gözü yoktur gördüğümHasretim cemalin müthiş EfendimDünya sensiz kuyu bacası dardırİnsanlık çıldırdı tahammül zordurDavada zorlandık ümmetin hordurVicdanlar yanıyor ateş EfendimGözlerim sis duman yaralı yürekNamazlar suç olmuş devrilmiş direkİslam kabul ama namazsız gerekNemrutlar çoğaldı yetiş EfendimGüller sensiz mahzun bülbül divaneSokaklar çapkınca ruhlar viraneCami ağlaşırken oynar meyhaneBülbüllere yasak ötüş Efendim

  14. Denemekten , çabalamaktan yorulup cesaretin kırıldığında, bil ki… ALLAH (c.c.) ne kadar uğraştığını görüyor,Kalbin taş kesilecek kadar agladıgında, bil ki…ALLAH (c.c.) döktügün gözyaşlarını sayıyor,Hayatın durdugunu, zamanın aleyhine işledigini düşündügündebil ki….ALLAH (c.c.) seni izliyor,Hayallerin yıkılmış, umudun kalmamış ve kendi kendine neden böyle diye soruyorsan bil ki…ALLAH (c.c.) cevabını biliyor,Hiç neden yokken, içinde tuhaf bir huzur hissettiginde, bil ki…ALLAH (c.c.) sana fısıldıyor,Bütün işlerin yolunda gidiyor ve teşekkür etmek için her an bir neden daha oluyorsa, bil ki…ALLAH (c.c) seni kolluyor,Bütün kalbinle diledigin şey,sonunda gerçek olduysa, bil ki…ALLAH (c.c.) sana gülümsüyor,Nerede olursan ol, ne düşünürsen düşün, ne yaparsan yap, bil ki ALLAH (c.c.) biliyor…Hayırlı bir hafta inş.Selametle

  15. fihi mafihte kayboldum……. ne kadar anlama kokan ne kadar artı katan bir yazı…emek denler Rızayı bulur umutlarımla efendim Allah Razı olsun.yazıda muhtaçlığımız çok hoş ifade edilen kalbi muhabbet bulunmakla kalınmayıp baki olsun inş…

  16. HASRET KOKAN TOPRAKLARA EKTİM SEVDAMIKaldıramıyorum hecelerim önündeki kelepçeyi..tutsaklıktan kurtaramıyorum cümlelerimi..Kıramıyorum zincirleri!Çözemiyorum içimdeki düğümü..Gözyaşımda saklı,bogazımda düğümlü….. Dünüme Gizlenmiş,yarınımda hüzün!El açışta Rahmana,tevbe-i nasuhta…Zulum kokan şehirde,Şehadete aç topraklarda..En ufak gülüşte …bile saklı ÇİLE!.. Her çilede yagmur tanesi,kalp sızısıRızaya erişme arzusu!Gaflet uykusu!Sen ölüm üstündeyken,gülen yüzlerimizi..Her adımda ölümü çekerken içine!Gözlerimizden süzülmeyen yaşlar için affet bizi..Zulum gerceginde,Direniş içinde!Şehadet tutkusunda,tebliğ vazifesinde!AŞK tadında olmayan kalplerimizi affet! Selamlar buruk şimdi,kelimeler yamalı..Dedim ya kıramıyorum zincirlerimi!Bi adı yok bu zulmun!bugunu yok! yarını yok! Suskunlugumun cıglıgındayım!Karanlıgın bugusunda!Her sukutum bi serzeniş!Anlatamıyorum Resulu,Anlatamıyorum SENİ! Ne bu zulme dur deyecek gücüm var!Ne bu cana dinletecek sözüm!Resulun nuruyla aydınlanırken dünya!Işıgı göremeyen gözlere küsüm! Yüreğimdeki Duam..Kavuştur beni Yaradanıma!Ulaştır kalbimi,çözülsün düğümlerimDökülsün kelimeler,kırılsın zincirlerim!İşiteyim çıglıgımı,duyurayım dünyaya! Hasret Kokan tarlaya ektim SEVDAMI!Ölüm anımı! VUSLAT zamanını bekliyorum!!!! Yine besmele boyunda cümleler saklı içimde!Hüzün renginde çileyi taşıyan düşlerim!Sızısı var yüreğimde batıl yaşamışlıgımın…Batılın işgaliyle savaşta ruhum!Hak adına yapılmayanlar için isyanda!.. Ne ile meşgulum yine??Neyin peşinden koşturuyorum!Günahlarım Yüreğimde gizliyken!Pişmanlık varken her solukta..Son günüm!son anım!son nefesim belkide..Bağışla Rabbim rızanı gözetmediğim her işimi.. Bir an öncesine dönüş yok..Tüm dönüşler yalnız O\’ na..!Dualar,tövbeler,yakarışlar sadece O\’ na..Her kalp atışında O var!Atılan her adımda..Akıldan gecen her düşte O!Ve Cıkan her merminin ucunda,Her can çıkısında bedenden!Her ana feryadında 0!Duyan O! Gören O! Satırları şahit tuttum çileme..Yürek yetmesede!kalem yazmasada!Ve her yeni günle yeniden buldum güneşimi.. Ne buraya yakışıyorum!Ne SEVDAMIN derinliklerinde Boguluyorum..Diyorum ya!Hasret kokan topraklara ektim SEVDAMIÖlüm anımı,VUSLAT zamanını bekliyorum!…. Hayırlı geceler bidenemmm.Allah,a emanet ol..selam ve dua ile abicanıma…

  17. http://www.sultanlardiyari.com/radyo/ Gönüllereee acizene bir sesleniş

  18. İnsan hayatının en ön sırasına dini koymalıdırÇok ilim sahibi olmak demek çok iman sahibi olmak anlamına gelmez. Namaz kılına kılına alışkanlık haline getirilir namaz hakkında çok kitap okuyarak değil. Okur yazar olmayan ninelerimiz hiç teheccüt namazını kaçırmaz ama namaz konusunda her türlü kitabı okumuş olan bizler nedense bir türlü teheccüt namazı kılamayız. Burada ısrarla pratik yapmak çok önemli.İnsan hayatının en ön sırasına dini koymalıdır. Dinimizi dünyaya değil dünyayı dinimize uydurmalıyız. Her şey burada çözülüyor.Bu konuda dikkat edeceğimiz çok önemli hususlardan birisi günahlardır. İnsan günaha girdikçe namazdan ibadetlerden sıkılır, ibadet etmek onu sıkmaya başlar. Bir insan ibadetlerini tam olarak yerine getiremiyorsa demek ki onu ibadetten mahrum bırakan bir günah vardır. Günahlar iman zafiyetine sebeb olur. Takva ile iman kuvvet bulur. Her şeyden önce hayatıımızı gözden geçirip nerelerde hata yapıyoruz bizi ibadetlerden alıkoyacak ne tür günahlarımız var bunları tespit edip tevbe istiğfarla izalesine çalışmalıyız.Diğer bir husus çevre. İnsan çevresini dini hayatını otokontrol altına alacak şekilde oluşturmalıdır. Etrafında maneviyatı yüksek insanların çokluğu ona kuvve-i maneviyye olacaktır. Maneviyattan uzak insanların çokluğu ise onu zamanla ibadetlerden soğutacaktır. Bu konu çok önemlidir. Takva sahibi insanlar insanın imanına kuvvet verirken günahkar insanlar da insanın imanını zayıflaştırır. Bu gizli bir telkin gibidir.Bir diğer husus ise ibadetlerin yanında tebliği unutmamaktır. İnsanın vazifesi iki yönlüdür. Birisi velayete diğeri risalete bakar. Velayet insanın ibadetleri takvasıdır. Risalet ise tebliğe bakar. Birinden birinin olmaması diğerini de geri bıraktırır. Hem Allah\’a kul olmalı hem de insanları şuurlu kulluğa davet etmek gerekir. Böylece başkalarını kurtarmaya çalışırken kendimizi de kurtarmış olacağız.En önemli husus ise İman kuvvetinin arttırılması. Her türlü eksikliğin kaynağı iman zafiyetidir. Zamanımızın en büyük hastalığı iman zafiyetidir. Maalesef etrafımızda alenen işlenen günahlar üzerimizde çok büyük etki yapmaktadır. Farkında olmadan imansızlık telkinine maruz kalmaktayız.Her işlenen günahta küfre giden bir yol vardır. Günah işleyen insana Allah\’ın ve meleklerin kendisini görüyor olması ağır gelir. Muvakkaten de olsa Allah\’ın varlığını meleklerin varlığını yok sayar. Bu hal devam ettikçe küfür tohumu yeşillenir kök salar. Bu durum çok tehlikelidir tevbe ile çabuk izale edilmezse insanı küfre götürünceye kadar kalbini karartır. Açıktan günah işleyen insan kendisine zarar verdiği gibi çevresine de zarar verir. Serbest ve sıkılmadan işlenen günahlarla etrafına imansızlık telkini yapar. İnsanlar bu telkine gün boyunca çokça maruz kalmaktadırlar. Bu telkinin zararlarından kurtulmak için aynı şekilde iman telkini ile karşılık vermek gerekir. İmanı kuvvetlendiren eserleri bolca okumak ve etrafımızdaki insanlara tebliğ yapmakla kendimizi çevrenin zararlı telkinlerinden korumakla beraber etrafımıza iman telkini yapmış oluruz.Allah cümlemize takva üzerine sabır kuvveti nasib etsin

  19. Allah Dostu Senin yanına varayım .Himmet eyle Allah dostu. Gül divanında durayım .Himmet eyle Allah dostu. Seni sevmek bize hoştur . Ondan gerisi hep boştur Dünya boşuna koşuştur . Himmet eyle Allah dostu. Senden istiyoruz dua .Duadan gerisi hava Dosta giden kalmaz yaya . Himmet eyle Allah dostu. Dost için yol yürüyelim , Burda yerimiz bilelim Ölmeden evvel ölelim , Himmet eyle Allah dostu. Dost dediğin güvenilir , Allah yanında sevilir İlmi,irfanı bilinir , Himmet eyle Allah dostu. Bizler sana güveniriz , Dostumuzla övünürüz İlmine hayran oluruz , Himmet eyle Allah dostu. Güzel olur dostu sevmek , Onunla dizdize durmak Hele bir de elin öpmek ., Himmet eyle Allah dostu HAYIRLI GECELER BİDENEMMM…CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN.İYİKİ VARSIN ABİCANIM BENİM…RABBİM SENİ BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN.SELAM VE DUA İLE ALLAH,A EMANET OL BİDENEMM..

  20. SİYAH DÜNYABana gözlerini gönderme mektuplarında can,Mavilere alışık değilim ben.Yıllar var ki siyah bir yalnızlık büyür şiirlerimde.Her şeyim karadır benim, kaderim gibi.Kaç mevsim ki, zifir bir gece uzar gider;Hiç sabah olmaz gözlerimde…Bana gülüşlerini gönderme mektuplarında can,Yıllar var ki, bu kalem sevinçleri hiç yazmadı.Gamzelerini anlatamam kırık dökük mısralarımda,Dertle bütünledim ben kendimi söylemiştim.Ne zaman gülmeye kalksam biraz buruksu,Tebessümler en ufak olur dudaklarımda…Bana sevilerini gönderme mektuplarında can ,Sevmeyi unutmuşum kaç zamandır beceremem.Bir sevda yorgunuyum ben ezik şarkılarda,Işıl, Işıl caddelerde gece yarısıyım.Ne zaman mavilere sarsam kendimi kırık bir hevesle,Geç kalmışlığım çıkar hep karşıma…Bana gözlerini gönderme mektuplarında can,Göndereceksen bari saçlarını gönder.Siyahlara aşinayım, yıllardır, söylemiştim.Her şeyim karadır, benim, gözlerim gibi Siyahlardan bir dünya kurmuşum kendimeÇiçeklerim siyahtır, siyahtır şiirlerim…Unutmayın "YARIN KİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR" ALLAH Yar VE YARDIMCIMIZ Olsun .. Cumanız Mübarek Olsun.

  21. “Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Şeytanın adımları ardına düşmeyin. Çünkü o (aranızı açan) apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 208) Eğer insanlık tarihi bir cümleyle özetlenmek istenseydi, “kavga ve barışın tarihi” demek uygun olurdu. Tarih sayfalarını dolduran bütün çabaların, bütün mücadelelerin içinde bu iki kavramdan biri var: Ya kavga, ya barış… Bütün insanlar, ilk insandan son insana ya kavgadan yana oldular ya barıştan yana. İşte fertlerin ve toplumların hayatına bu tercih yön verdi. Yalnızca tercih sahiplerinin kendi hayatlarına yön vermekle kalmadı, başka fert ve toplumları da derinden etkiledi bu tercihler. Tarih bunun şahididir. Günümüzde de durum böyledir, yarın da böyle olacak. Müslüman yeryüzünde Allah\’ın halifesidir. Hedefi ubudiyet vazifesini yerine getirmektir. Ferdî ve sosyal vazifelerle ilgili bir acziyet ve tereddüt söz konusu ise, “kalbi Allah\’ın zikrinden gafil olanlara tâbi olmamak” mutlaka dikkate alınması gereken ölçüdür. İslam\’ın bizden istediği “ edeb ”, inanıyoruz ki bu şuurda hayat bulacaktır. Biliyoruz ki, “gerçekten inanıyorsak Allah kalbimizi doğru yola iletecektir.” Tevfik ancak Allah Teâlâ\’dandır."Allah\’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.M. Saki Erol /SemerkandHayırlı Cumalar Selametle inş.

  22. En İyisi Ol "Dağ tepesinde bir çam olamazsan Vadide bir çalı ol.Fakat, dere kenarındaki en büyük çalı sen olmalısın.Ağaç olmazsan çalı ol.Çalı olmazsan bir ot parçası ol.Bir yola neşe ver.Bir mis çiçeği olmazsan bir saz ol…Fakat, gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.Hepimiz kaptan olmalıyız, tayfa olmaya mecburuz,Burada hepimiz için bir şeyler var.Yapacak büyük şeyler var, küçük işler var.Yapacağımız iş, bize yakın olan iştir.Cadde olmazsan patika ol,Güneş olmazsan yıldız ol.Kazanmak, yahut kaybetmek ölçü değildir.Sen Her Neysen Onun En İyisi Olmalısın…"Dauglas Mallochhayırlı cumalar

  23. Kainatını adım adım geziyorum… Adımlarım ağır ağır, Her lahzada başka mana, Sen bakma; titreyen bakışlarıma, Akan göz yaşlarıma, Bu; mest olmuş bir yüreğin bakışıdır, Rabbini bulmuş bir seyyahın ağlayışıdır. CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.SEVGİYLE , DOSTÇA VE MUTLU KALIN..

  24. Çocuk Kalanlar.. — Gel oğlum kalk bakalım tahtaya, sana bir sorum var.— Buyurun, sorun tabii öğretmenim,— Canlılar kaça ayrılır?— Dörde ayrılır öğretmenim…— Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım…— Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar…— Çocuklarda insan değil mi oğlum?—Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim…— Peki, simdi yeniden say bakalım.— Bitkiler, Hayvanlar ve Çocuklar…— Oğlum peki, insanlara ne oldu?— Düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de zamanla hayvanlaştılar öğretmenim. :::::::Hayırlı geceler:::::::Ahmed kardeşimmm::::::::::::

  25. Bilemedim aşkın güzel olduğunu Şimdi anladım, açan gülün solduğunu İyi düşün sende anlarsın kardeşim Allahın bir, bir olduğunu Arayan onu sonunda bulur .Her nefes onu solur Kaçsan da kaçmasan da ,Ölüm insanoğlunu bulur ..İyiki varsın bidenem..can abicanım..

2563 için bir cevap yazın Cevabı iptal et