müspet hareket…

Vazifemiz müsbet hareket etmektir

Aziz kardeşlerim,

Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.

Meselâ, kendimi misal alarak derim: Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, birçok hadiselerle sabit olmuş. Meselâ, Rusya’da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfîde idam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım, tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor. Fakat bu otuz senedir müsbet hareket etmek, menfî hareket etmemek ve vazife-i İlâhiyeye karışmamak hakikati için, bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis Aleyhisselâm gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi, sabır ve rıza ile karşıladım.

Evet, meselâ seksen bir hatâsını mahkemede ispat ettiğim bir müdde-i umumînin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. Çünkü asıl mesele bu zamanın cihad-ı mânevîsidir. Mânevî tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahilî âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.

Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, âsâyişi muhafaza etmek içindir. “Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenemez” (En’am Sûresi: 164.) düstûru ile—ki “Bir câni yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çoluk-çocuğu mesul olamaz”—işte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle âsâyişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak hâricî tecavüze karşı istimal edilebilir. Mezkûr âyetin düsturuyla vazifemiz, dahildeki âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Onun içindir ki, âlem-i İslâmda âsâyişi ihlâl edici dahilî muharebat ancak binde bir olmuştur. O da aradaki bir içtihad farkından ileri gelmiştir. Ve cihad-ı mâneviyenin en büyük şartı da vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır ki, “Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenab-ı Hakka âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz.”

Ben de Celâleddin Harzemşah gibi, “Benim vazifem hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenab-ı Hakkın vazifesidir” deyip ihlâs ile hareket etmeyi Kur’ân’dan ders almışım.

Emirdağ Lâhikası, s. 455

Lügatçe:

Divan-ı Harb-i Örfî: İttihad ve Terakki hükûmeti zamanında kurulan ve oldukça sert kararlar alan sıkıyönetim mahkemesi.

müdde-i umumî: Savcı.

cihad-ı mânevî: İman ve İslam hakikatlerinin muhafazası için cihad etmek.

osmanlı…

AVUSTRALYA’YA SAVAŞ  AÇAN İKİ OSMANLI ASKERİ

Sydney’de Opera House ve Botanik Bahçesini gezerken Nusret ve Halil Beylerden ilginç bir öykü dinliyoruz: Esir olarak çalıştırıldıkları İngiliz gemisinden kaçarak Avustralya’da kasaplık ve dondurmacılık yapan Tarakcıoğlu Mehmet ve Menteşoğlu Abdullah’ın ibretli hayat öyküsü bu. İki arkadaş 1914’te Avustralya’dan Çanakkale’ye Anzak askerlerinin gönderilmeye başlandığını ve Halifenin cihad emrini verdiğini öğrenince, emre hemen itaat ederler.

Öncelikle Osmanlı askerleri olarak Avustralya’ya savaş açtıklarını bir yazı ile ilgili makamlara bildirirler. Akabinde de çalışmalara başlarlar.

Sydney’in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede tren raylarını sökerek limana asker taşıyan üç treni devirirler. Aynı bölgede sekiz karakol basarlar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar. Ne olduğunu çözemeyen yetkililerin aklına iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup gelir ve mektubun gönderildiği bölgede 250 kadar askeri görevlendirirler. Birkaç günlük araştırmadan sonra iki Osmanlı askerinin bulunduğu yer tesbit edilir. Ve çarpışma neticesinde askerlerimiz şehit olurlar.

Türkler onların hatırasına yaklaşık on yıl önce Sydney’de bir âbide dikilmesini teklif etseler de farklı sebeplerle bu gerçekleşmez.

Herşey bir yana, iki Osmanlı askerinin koskoca kıtaya savaş açması kâinata meydan okuyabilecek bir imandan kaynaklanmıyor mu?

 Kazım & Yasemin GÜLEÇYÜZ

Yeni Asya gazetesinde çıkan Avustralya gezisi izlenimlerinden alıntıdır…