Ey Yarlar Yarına müştak âşıklar! Sevgili her gün beş vakit sizi vuslata ve sohbete çağırıyor farkında mısınız?…

ŞU EZANLAR Kİ ŞEHADETLERİ DİNİN TEMELİ
 
Dinle ‘ney’i! Bak hikayet etmede
Ayrılıklardan şikâyet etmede
(Mesnevi)

On beş asırdır günde beş kez inleyip duran “ney” değildir belki; ama bu inleyiş “ney”i inletmektedir.

Sözleri vuslat kokuyor; ama vicdani dimağda acılar bırakıyor ve bazen yürek sızlatıyor, inliyor velhasıl.

Günde beş kez vuslat için dünyanın her bucağında Bilaller bağrı yanık avazlarıyla inler durur minarelerden, göklere ve uçsuz bucaksız sahralara doğru. Sonra maveralar aşar ve oradan makes bulur bu iniltiler. Meleklerin şirin nağmelerine karışıp rahmet olarak dönüp yağar yeryüzüne.

Bu rahmet esintileri zaman zaman o kadar lahuti boyutlara erişir ki, etkisi efsane boyutlarına varan hikâyeler düşer tarihin hafızasına.

İşte o efsanelerden bir tanesi şöyle hikâye edilir dilden dile: “Geçmiş zamanların birinde bir Allah(cc) dostu, vakti girmiş bir namazın ezanını dinler halk arasında. Müezzinin davudi değildir sesi belki; fakat yanık sesi, kasabayı çevreleyen dağlardan yankılanmaktadır yine de. Ezan bitince Allah (cc) dostu, itiraz edasıyla doğrulup halkın şaşkın bakışları arasında şöyle haykırır: “Vallahi! Bu müezzin bir yalancıdır! Müezzin bir yalancıdır!”

Halk, şaşkınlıkları kat kat artmış bir vaziyette hid¬det ve panikle Allah (cc) dostunun etrafını sarar ve bu biraz da küfür kokan sözlerinin ne anlama geldiğini sorarlar. Eğer mantıklı bir açıklaması yoksa öldü¬receklerdir adamı belki de.

Adam gayet sakin ve kendinden emin bir ses tonuyla, tekrar seslenir kalabalığa: “Bakın! Şimdi ben de ezan okuyacağım ve siz ezanın doğru şeklini o zaman anlayacaksınız” der ve orada bulunan yüksekçe bir kayaya çıkar ezan okumak için. Sağ elini kulağına atıp içi yanmışçasına Bilali bir ezan okur ki sormayın! Dağ-taş haşyetten zelzeleye tutulur. Üzerine çıktığı kaya da ezan bitene kadar eriyip dağılır aşkından.

Halk ise şaşkınlığın zirvesindedir artık ve hayatlarında ilk kez gördükleri bu manzara karşısında heyecandan ne söyleyeceklerini, ne yapacaklarını bilemez bir halde toplanırlar Allah (cc) dostunun başucuna. Allah (cc) dostu da mest olup yere yığılmıştır aslında.

Bir müddet böyle geçtikten sonra nereden gelip nereye gittiği bilinmeyen bu gizemli zat, tekrar ayağa kalkar ve bu sefer ağlamaklı bir ses tonuyla: “Ben de yalan söyledim. Eğer içten okusaydım bu ezanı, benim de bu kaya gibi eriyip paramparça olmam ge¬rekirdi. Demek ki ruhumun duvarları bu kayadan daha sertmiş” der ve gözyaşları içinde, kalabalığın şaşkın bakışları arasında bilinmez ufuklara doğru yürür… gider…”

Evet, böyle nice gizemli hikâyesi vardır bu aşk ümmetinin gönül kitaplarında. Kimse işin aslını pek bilmese de anlatıla gelir dilden dile.

Biz, bu hikâyelerin tashihini Allah (cc)’a bırakıp gelelim bizim yaşadığımız hikâyelere. Bizim hikâyelerimiz ne söyler? Bizler geleceğin ülkesine hangi hikâyeleri miras bırakacağız? Biz neresindeyiz bu aşk iniltilerinin senfonisinde?
Öteler ötesinin pakizan gönüllere ulvi seslenişidir günde beş vakit ezan.
Mustafa (sav)’nın davetidir; aşka, vuslat sofrasına, sevgilinin kucağına… Haydin aşka!… Haydin vuslata!…

Kim sevgiliyle sohbet etmek istiyorsa kulak versin diyor, bin dört yüzü aşkın yıldır bu iniltiler.

Bu iniltiler, kimi zaman cenk haykırışıdır, kimi zaman canana yakılan ağıtlar kadar yanıktır. Bazen coşkulu bir bando gibi tüyler diken diken olur, bazen de dervişler halkasının hayhuyuna kapılmış ruh gibi cezbeyle bedeni terk eder ezanın mavera-i sedası karşısında.

Bu ölümler diyarında, bu yokluklar dehlizinde hayatın adıdır ezan. Ezan hayata çağırmaktadır, ölüleri diriltme, sarhoşları ayıltma, uykuda olanları şefkat yüklü nağmesiyle uyandırmanın adıdır ezan ve ezan; hayatın ritmi, yaşamın belirtisidir İslam ümmeti için. Müminler yabancı bir beldeye gittiklerinde uzaktan uzağa dinlerler o beldeyi. Ezan vakti ge¬lir de ezan sesi duymazlarsa o zaman o yerde ölümün kol gezdiğini anlarlar.

Ezan, hayatın sesidir. Bu nedenle ölü ruhlar, ezanın kıymetini anlayamaz ve onu kuru bir gürültü sanırlar. Ve işte bu nedenle hayat dolu Mümin âşıklar, ezanın susmasını hayatın susması, kıyametin kopması ve insanlığın hercü merc olması demek olduğunu anlarlar ve susturmazlar bu aşk iniltisini hayatları pahasına.

“Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli.
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli”

Biz, bu hayat çağrısının neresindeyiz? Duyuyor musunuz seherde inleyen Mustafa(sav)’nın bülbüllerini. Ne de güzel şakıyorlar günde beş fasıl; her fasılda maveradan ölümsüz nefesler devşiriyorlar dünyamıza. Her tarafı ıtır kokusu, Cavidan gül kokusu kaplıyor sonra duyar mısınız?

Yoksa hayatın keşmekeşinde ve lanetli dünya eğlencesinin tamtamlarında işitilmiyor mu aşkın sesi? Şeytanın bataklığında, günahların iğrenç kokularında burunlar koku almaz mı oldu yoksa?

Damarlardan fışkıracak bir hırsla ticarete dalmışken; çil çil paracıkları sayıp duruyorken veya lüks evin konforunda en olmayacak hülyalar sayıklıyorken; ezana durunca Mustafa (sav)’nın Bilalleri, bir an durup bu ses de neyin nesi, beni kurtuluşa çağıran kim diyecek aşk mabetlerine, mescitlere koşuşturup biraz olsun sevgiliyle sohbetin ve vuslatın tadına varıyor muyuz?

Kim ne derse desin, bu dünya Mustafa(sav)’nın hayat bahşeden, diri tutan, ölü toprakları canlandıran, uğradığı her yeri gülşene çeviren, her memleketi rayihasının efsunuyla tütsülendirip çiçek bahçesine çeviren; aşk dolu, gizem dolu, hayat dolu ezanıyla ayaktadır.

Bu aşk iniltisine kulak verip çağrısına Lebbeyk diyerek mescitleri dolduranlar kalmazsa ezan su¬sar; yerküre, kahır yüklü başını alıp kehkeşanın duvarlarına çarpar ve paramparça dağılır, gider…

Ama sevgilinin davetine “lebbeyk” diyerek cami yolunu arşınlayanlar var oldukça ezan susmayacaktır İnşaallah…

Mümin ruhlar, ötelerden bu dünyaya gözlerini sımsıcak ezan esintileriyle açarken günde beş kez, bu ezeli sedanın lahuti dokunuşlarına kanarak yaşarlar ve yine bir ezan vakti, sonsuzluk rüzgârları alır götürür ruhlarını sevgiliye doğru, sevgiliye doğru…

Ezan, gönüllerin pasını almakla kalmaz; ruhları da gümüş silklere dizilmiş, nurefşan inciler gibi parlatır, Mümin saflarda namaz.

Bu da yetmez, maveradan akan abı hayat gibi ezan nağmeleri en aşkî terennümlerle yayılır evlere, sokaklara, ovalara, köylere ve toplumların belleklerine. Bir anda temizleyiverir kötü ve çirkin adına ne varsa sinelerde.

Ey sevgili yolunda meftun âşık! Eğer can kulağıyla dinlersen ezanı; onun Mustafa(sav)’dan miras kalan vuslat, aşk ve sonsuzluk iksiri olduğunu duyarsın tüm benliğinle.

Ey Yarlar Yarına müştak âşıklar! Sevgili her gün beş vakit sizi vuslata ve sohbete çağırıyor farkında mısınız?

Selam ve dua ile…
Nurullah Gülsever

18 Yanıt

  1. CAN ABİM BENİMMM..YÜREĞİMDEN YÜREĞİNE..EMEĞİNE , ELİNE KOLUNA SAĞLIK..RABBİM RAZI OLSUN .İYİKİ VARSIN …A.E.OL.SAYGILARIMLA………………………………………………………………………………..Ellerimi arş-ı alaya açıp tüm samimiyetimle, Tüm acziyetimle günahlarımın dağları aştığını itiraf etmeliyim. Sevaplarımı: nefsime yenilerek yaktığımı, Uhreviliği bırakıp dünyalığa aldandığımı, Yanıldığımı, İnsanları yanılttığımı, Gerçeklerden kaçtığımı itiraf etmeliyim . . Ve yeniden, son defa tövbe etmeliyim: Senin sonsuz of ve merhametine güvenerek, Pişmanlık çeşmesinden kana kana su içerek, Dünyalıktan geçerek tövbe etmeliyim . . Bulutlanmalı gözlerim, Islanmalı yanaklarım, Sinem ıslanmalı, Boğazım düğümlenmeli, Defalarca yutkunmalıyım . . Öyle ki nefes almakta zorlanmalıyım! Kavak ağacı gibi sallanmalıyım! Uzaklardan duyulmalı titreyen sesim! Maveradaki suda görülmeli bulanık aksim! Pişmanlık kokmalı nefesim . . .! Ve kendime gelmeliyim; Yalnızlığımda çaresizliğimi tanımalıyım; İnşirah\’ı okumalıyım, Ferahlamalıyım . . . Dualarımın kabulüne şeksiz şüphesiz inanmalıyım; Kendi kendime şunu demeliyim; "Alemlerin Rabbi olan Yüce ALLAH\’ım affedendir, Affetmeyi sevendir. O\’nun beni affedip cennetine alması cennetini daraltmaz, Tüm günahkarları affetmesi de cennetini daraltmaz, Ben O\’ndan geldim ve yine O\’na döneceğim. Ben O\’nun affına muhtacım. Rızasına muhtacım. İnşALLAH O (cc) beni de, Benim gibi olanları da affeder Ve bizleri affetmeyi sever . . ." . . . . . . . . Umutluyum, Umudumu hiç kaybetmiyorum, Çünkü O\’nun kapısını çalıyorum. O kapıdan hiç kimse eli boş dönmez . . O kapı kimsenin yüzüne kapanmaz, O kapı rahmet kapısıdır . . Umut ediyorum ki dağlar büyüklüğünde ki hatalarımı, Arş\’a yetişen kusur, kabahat ve günahlarımı, O Rabbul Alemin yüzüme çarpmaz, O (cc), beni umutsuzlukta bırakmaz. Tertemiz verdiği bedenimi, çirkinliklerimden arındırır İnşALLAH . . İnşALLAH benden yüz çevirmez, İnşALLAH beni kendi halime bırakmaz. Ey ahiret saadetiyle rahmet edici: Er Rahim, Ey kendine sığınanlara eman veren: El Mümin, Ey az amale çok karşılık veren: Eş Şekur, Ey tevbeleri kabul edici: Ey Tevvab, Ey günahları affeden: El Afüvv . . . Beni, anamı, babamı, kardeşlerimi . . . Bizi sevenleri ve sevdiklerimizi . . . Ve tüm mümin ve mümiratı affet . . Ey Yüce ALLAH\’ım! Ömürlerimizin hayırlısını, ömürlerimizin sonu, Amellerimizin hayırlısını, sonraki amellerimizi Ve günlerimizin hayırlısını Sana kavuşacağımız gün eyle . . . Ey Yüce ALLAH\’ım! Kaza ve kaderine razı olmayı, Ölümden sonraki hayatın serinliğini, Senin vechine bakmanın lezzetini, Zarar vermeksizin, Fitneye kapılmaksızın, Sapıtmaksızın Seninle konuşmanın şevkini bize nasib et . . . Ya Hayyu ya Kayyum rahmetinden bizi mahrum etme . . Ya Rabbi! Helalinle bizi haramdan koru. Fazlın ile zengin kıl ve kendinden başkasına muhtaç etme . . . Ya Rabbi! Bizleri affet . . Ya Rabbi! Bizleri affet . . Ya Rabbi! Bizleri affet . . . Şüphesiz ki Sen affedensin ve affetmeyi sevensin . . . Amin . . . Amin . . . Amin . . . Emhamdulillah ,, Emhamdulillah Elhamdulillahirabbilalemin . . Vessalatu vesselamu ala resulina Muhammedin ve ala alihi Ve sahbihi ecmain …alıntı…

  2. Gurbette Ezan Muhammet MERTEK Gurbette nasıl giderilir ezana duyulan hasret? Neler kaybetmedik ki gurbette onsuz geçen yıllarımızda. Günde beş kere bize Allah’ı, Resulullah’ı (sas) hatırlatan, bizi kulluğa çağıran ve ruhumuzu okşayan o lâhutî sesten mahrum geçen yıllarımızda neler kaybetmedik ki… Şimdiye dek çok şeyler söylendi gurbet üzerine. Ezansız ülkelerde yaşamaktır, gurbetin bir diğer adı. Sadece doğduktan sonra kulağına okunan ezanla yetinen nesiller yetişiyor bu gurbet ellerde. Ne Allah’a çağıran bir ses duyulur orada, ne Resulullah’ı (sas) hatırlatan bir nağme, ne de mânevî boşluklarla kıvrananan nesillere kurtuluş ufku gösteren hoş bir sadâ. Ezansız memleketlerde boğuşur nesiller binbir içtimaî problemle, zîrâ ezan gibi diriltici bir esintiden yoksundur onlar.Evet, ezan bir nefhadır, bir çağrıdır Sonsuz’dan gelen ve Sonsuz’a götüren.. bir vatandır üzerinde yaşanılası; bir şifredir; hayata sırlı ufuklar açan ve bir uyarıcıdır zamanın kıymetini her dâim haber veren… Kulaklarımızı okşayan ne güzel, ne hoş nağmedir o. Bu duygulardır ki, gurbettekileri İstanbul’a çeker hep. Tarihin en canlı şâhitleri minarelerden yükselen ezan sesleri sarar ruhumuzu. Sabah ezanıyla birlikte yeni doğmuş gibi rahatlar, güne inşirah içinde anlatılmaz duygularla uyanırız. Sultan Ahmet, Süleymaniye, Fatih, Eyüp Sultan, Çamlıca camiilerinin minarelerinden kopup birbirine karışan lâhutî ezan seslerini ifadeye kelimeler yetmez. Sonra da yıllardır yaşadığımız gurbette duygularımızın ne denli dumura uğradığını düşünüp kaderin hükmüne boyun eğerken sessizce, hissederiz gurbeti içimizde derince… Zîrâ bu mabedlerin sihirli dünyasında; “Gök nûra gark olur nice yüz bin minâreden, Şehbâl açınca ruh-ı revân-ı Muhammedî;Ervâh cümleten görür‚ Allahü Ekber’i,Akseyleyince arşa lisân-ı Muhammedî.” (Yahya Kemal)hakikatinden ve bütün gönüllere dalga dalga ibadet duygusunun, şefaat beklentisinin ve rahmet esintisinin yayılmasından mahrum kalmışızdır.Öyle ki, ruhumuzu dirilten mühim bir dinamik ezan olmadığı için yabancılaşmışız; kulaklarımız ise, pas tutmuş hâldedir. Binbir eracif dolmuştur yüreğimize. Ezan ne büyük nimetmiş ki, bedeli de o kadar ağır oluyor demek. Bu yüzden olsa gerek, İstiklâl Marşı’nda; “Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli!” diye ezandan bahsedilmiştir.Şair, “Biz kısık sesleriz.. minareleri/Sen ezansız bırakma Allahım!” derken, çok önemli şeyler hissetmiş olmalı. Ezansız semtler, ezansız ülkeler, ezana hasret memleketler var. Gurbette ne minarelerden yükselen ezanla açarsın orucunu, ne ezan coşkusuyla tutarsın bayram namazlarının yolunu, ne de acaba kim bu fâni dünyadan göçmüş diye bir selâ sesi duyarsın. Belki de bu yüzdendir, gurbette bayramların ve Ramazanların sönük geçmesi, insana bir şeylerin eksikmiş gibi gelmesi…En kötüsü de ezansız hayata alışmak, artık onu hissedememek, duyarsızlaşmak… Namazlarda bile, hemen kametleyip namaza durmak ne acı! Doyasıya ezanı duyamamak, onu evlerimize misafir edememek ne talihsizlik! Sadece çocuklarımız doğunca değil, evlerimizin duvarlarında her zaman inlemeliydi ezanlarımız, yuvamızın her köşesine sinmeliydi o ruh. Evet, minarelerden bize ulaşmayan o coşkun, diriltici nağme, hava zerreleriyle her yuvadan dışarıya akmalıydı. Sinmeliydi mânevîyatsızlıktan nefes yolları tıkalı toplumun ruhuna. Ama nasıl, bir bilebilsek.Büyük çiledir ezansız beldelerde yaşamak. Ezanın söylediklerini biz yüreğimizle, ihlâsla, samimiyetle, gerçek Mesihî bir ruhla, davranışlarımıza yansıtarak temsil edebildiğimiz gün, minarelerden arşa yükselen sesler, kalbden kalbe giden yollarda ayrı bir mânâ buuduna ulaşacak, mânevî boşluklar doldurulacak. Gurbetin garip çocukları bizler, İlâhî Mesajları gerektiği şekilde gönüllerimizde duyar ve ruhumuzda temsil keyfiyetini tutturabilirsek eğer, minareler gibi dimdik, dosdoğru insanlar olarak vazifemizi bihakkın yerine getirmiş oluruz. Varsın o zaman kulaklarımız minarelerin o hoş nağmesini duymasın!SELAM VE DUALARLA AEO CAN BIRA…

  3. ——-\\\\\\\\|/————–( @@)—– —ooO–(_)–Ooo—.,¡i|¹i¡¡i¹|i¡,.`"¹li¡|¡Have a Wondeful Saturday and Sanday !!!Huggiesღ♫♥Cyber Kisses and Beijokas ☆☆☆☆☆♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡┊  ┊  ┊  ┊  ┊  ♥♥  ♥ AHMED

  4. Ezan Duası Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim ezanı işittiği zaman: Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın rabbi Allahım! Muhammed\’e vesîleyi ve fazîleti ver. Onu, kendisine vaadettiğin makâm-ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur." Okunuşu: "Allahumme Rebbe hazihi\’d-da\’veti\’t-tamme. Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîate. vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü\’l-mîâd .ALLAH\’IM HER YÜREĞE KENDİ SEVGİSİNİ KAT KAT NASİP ETSİN İNŞALLAH PAYLAŞIM İÇİN AHMED KARDEŞİME TEŞEKKÜR ALLAH\’IMA EMANETSİNİZ

  5. بســــــــــــــــــــــــــــــــم الله الرحمن الرحــيــمArd arda gönderilenlere kasırga gibi esenlere hakkıyla yayanlara hakkıyla ayıranlara özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman Gök yarıldığı zaman Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir). (Bu) hangi güne ertelenmiştir? Hüküm ve ayırım gününe. Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin. O gün vay yalanlayanların haline! (MÜRSELÂT 1-15) Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh… Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez onu (düşmanına) teslim etmez. Kim (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.Buhârî Mezâlim 3; Müslim Birr 58 selam ve dua ıle Allah a emanet ol

  6. Bazen sevdiklerini ihmal eder,Gaflete dalar insan.Oysa O\’nsuz anlamsız olduğunu düşündüğün,Sahip olduğun en büyük armağanım dediğin,Başının tacını ihmal eder mi hiç insan?Kişi sevdiğiyle beraberdir..Öyle ya.. Sen neden değilsin?Yoksa yeteri kadar sevmiyormusun?Hayır… diye haykırıyorsun,Sewiyorum, sewiyorum..Başımın tacını, hayatıma anlam veren, en büyük armağanımı nasıl sevmem!Peki neden her an sevdiğinle değilsin?Sevgi sözde olmaz bunu çok iyi bilirsin!Sevgi ihmal edildi mi, o çok güçlü dediğin bağları zedeler..Oysa nasıl da korkarsın sevdiğinden ayrı kalmaktan,O\’nsuz kalınca neleri yitireceğini düşünmek korkutur seni.Hemen buluştuğunuz anları, o senin için en anlamlı olan anları düşünürsün..Şükredersin, O\’na sahip olduğun için,İhmal ettiğinin farkına varırsın..Oysa.. sevgi ihmale gelmez bilirsin,Peki neden her an O\’nunla değilsin?Şimdi kaybetme korkusu sarsın bedenini..Gaflete dalıp ihmal etme başımın tacı dediğini,Sevgi ihmale geldimi o çok güçlü sandığın bağları zedeler,Şimdi ayrılık korkusu sarsın bedenini..Vakit.. sevdiğin için birşeyler yapma vakti..O\’na olan sevgini her an yanında olarak, kıymetini bilerek gösterme vakti..Haydi kalk..Gafletten uyan..O\’na sımsıkı sarıl..Sahip olduğun için şükret..O\’nu birdaha kaybetmemek için söz ver kendine..Eğer gerçekten seviyorsanHaydi kalk..O\’nun için hazırlan..Birazdan O\’na kavuşacağın için heyecanlanmalısınKavuştuğun için mutlu olmalı..Ve artık herşeyi Sevdiğin için göze almalısın..Şimdi vakit.. aklını başına alma zamanı..Kavuşma zamanı…Haydi kalk..O\’nun için hazırlan..Duyuyormusun? Ezanlar da okunuyor..Haydi hazırlandıysan..Başının tacı, hayatına anlam ve yol veren,Seni Sen yapan,Yaradan\’ın sana o en büyük armağanı Namaz\’ına sımsıkı sarıl..Ve unutma..Sevgiler ihmale gelmez..Kaybedersen yitireceklerinden korkuyorsan eğer,Haydi kaybetmeden sarıl sevdana..Haydi sarıl Namaz\’ına..Haydi sarıl kurtuluşa hayırlı günler abi Mevlamıza emanetsin.

  7. Doğup esince nûrun tepelerden, Duyulduğunda nâmın kubbelerden; Taşarken celâlin minarelerden, Aç kapını, tut elimden ben geldim!Hep uzak olsam da Sen yanımdaydın, Bütün benliğime nûrunu yaydın; Seninle olunca günlerim aydın, Aç kapını, tut elimden ben geldim!M. F. GülenGüzel paylaşım. Allah c.c razı olsun Ahmed kardeşim .Rabbime emanetsiniz.

  8. “Allâh’ım! Ey bu dâvetin ve kılınmak üzere bulunan namazın Rabbi. Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e (s.a.v.) vesîleyi ve fazileti ver. Onu kendisine va’d buyurmuş olduğun “Makâm-ı Mahmûd”a eriştir. Şüphe yok ki Sen va’dinden dönmezsin.”çok güzel bir paylaşım Allah (c.c) razı olsun en emin olan alemlerin rabbine emanet olunuz hayır ve dua ile vesselam

  9. Dumanlar içinde hasıra sarılmış gencecik bir beden…Adı; Zübeyr bin Avvam (ra)Suçu: Müslüman olmakYaşı: Henüz onbeş İşkence yapan: Öz bir amcaKesik kesik öksürükler içinde zulüm kokan bir ses yayılıyor etrafa.- Muhammed’in Rabbini inkar et! Seni bu işkenceden kurtarayım.Cevap bir meydan okumadır sanki:- Hayır. VALLAHi asla küfre dönmem.Bir şehâdettir bu ölümü hiçe sayan.Bu şehâdet, dumanla birlikte yükselirken semaya, ateş bir kez daha körüklenir zalimce.Bir zülümdür bu, amca merhametinin de üstünde olan..***İdam sehpasında bir kahraman…Adı: Hubeyb bin Adiy (ra)Suçu: Müslüman olmak ALLAH Resûl’ü Kureyşle ilgili bilgi toplamak istiyor. Âsım bin Sâbit (ra) başkanlığında on kişi toplanıyor. İçlerinde O da var. Hassan bin Sâbit (ra) şiirinde şöyle sesleniyor ona:“Ey ensarın ortasındaki şahin! Yumuşak huylulukta pırıl pırıl olan.”Asım bin Sabit ve sekiz arkadaşı yolda yüz okçunun hedefi olup, şehit oluyorlar.Hubeyb bin Adiy ve arkadaşı Mekke de esir pazarında…İntikam ateşleri içinde yanan el Haris oğulları bu isme hiç de yabancı değiller.Karar: Ateşle işkence El Haris’in kızı telaş içinde Mekke sokaklarında bağırıyor.-VALLAHi O’nu elinde büyük bir salkımdan üzüm yerken gördüm. Halbuki o zincirle bağlı hem Mekke’de bir üzüm tanesi bile yok.Her şeye rağmen gözleri önünde i’dam sehpaları hazırlanıyor Hubeyb binAdiyy’in. Mızraklar bilenmiş her şey hazır.Dilinde bir duâ:“ALLAH’ım, biz peygamberin risaletini tebliğ ettik. Bize yapılanları O’na ulaştır.”….Ve mızraklar Hubeyb’in vücudunda..***Müslüman olacağını rüyasında gören bir genç…Adı: Hâlid bin Said (ra)Suçu: Müslüman olmakAy ışığının aydınlattığı karanlık bir oda…Köşeye sinmiş, aç, susuz ve dövülerek işkence edilmiş bir beden.İşkenceyi yapan: Bir baba Üzerine kapatılan kapılar O’nu Rabbiyle baş başa bırakıyor. Şimdi ne odanın karanlığı acıtıyor içini ne de yaralarından akan kanlar. İmanın teselli etmediği yer mi var? !Fakat bu kadar işkence kafi değil bu baba için. Mekke’nin kızgın kumlarına yatırıyor oğlunu. Yetmiyor ağır taşlar koyduruyor üzerine…Habeşli siyahi bir köle…Adı: Bilal-i Habeşi (ra)Suçu: Müslüman olmak.İşkenceyi yapan: Efendisi Umeyye bin HalefKölesinin Müslüman olması çileden çıkartıyor o’nu:-Andolsun sen ölmedikçe yahut Muhammed’ve onun dinini inkar etmedikçe bu azabı üstünden eksik etmeyeceğim.Ücretle tutulmuş müşrik çocukları tarafından boynundaki iple aç, susuz Mekke sokaklarında gezdiriliyor. Önce kızgın kumlara yatırılmış olacak ki, izleri hala sırtında.ALLAH ve Rasulünün aşkıyla yanan bir kalbe sahip bedeni kızgın kumlar ne kadar yakabilir ki! ?***Urganla direğe bağlanıp bayılana kadar dövülen edep ve haya timsalidir O…Adı: Osman bin Affan (ra)Suçu: Müslüman olmak.İşkenceyi yapan: Amcası Hakem bin Ebu-l As Melekler bile haya ediyor O’dan..***Yeryüzünde yürüyen bir şehit…Adı: Talha bin Ubeydullah (ra)Suçu: Müslüman olmak İşkenceci: Nevfel bin Adviyeİple bağlanıp işkence edilen bir sahabi de O.Ama ALLAH Rasul’ü O’ndan bahsederken “Yeryüzünde yürüyen bir şehide bakmak isteyen Talha’ya baksın” buyuruyor.***Ve Habbab bin Eret… (ra) İşkencenin beklide en ağırı O’naydı.Efendisi Ümmü Ammar O’nu ateşe yatırır, vücudu ateşi söndürmeden kaldırmazdı.***İşte…Bir yanda cahiliye bataklığının tam ortasında bir devir ve kalplerindeki yaratanına sığınma arzusunu kendisine bile faydası olmayan taşlarda arayan zavallı bir beşeriyet…Diğer yanda hidayet güneşinin aydınlığında asr-ı saadet denilen ve içlerinde daha dünyadayken cennetle müjdelenen nice hidayet erlerinin çıktığı bir insanlık.Peki neydi onları karanlık kuyuların güzel Yusufları yapan?Yusuf’un güzelliğine bir sebep kuyunun karanlığıydı belki de…Ya neydi onları secdelerin sultanı yapan?Sultanlığa sebep secdedeki zillet tacını giymekti belki de…Atalarının dininden ayrılıp Hak’kı dolayısıyla işkenceyi zulmü kabul ve tasdik edenler.İşte onlar… işte biz….Onların çektiklerini çekmeye hangimiz hazırız biz? !Onlar neler çekti, biz, neler gördük?Her birimiz cahiliye kuyularında boğulmayan Yusufların aksine ahir zaman kuyularında boğulmaya talip olmuş gibiyiz! Düşünebildiği kadar insan olan insana Nebiy-yi Zişan’nın bu sözü kafi gelir herhalde:“Sizden öncekiler âhiret işlerinden arta kalan vakitlerini dünyaya harcarlardı. Sizlerise dünya işlerinden artan vakitlerinizi âhirete sarf ediyorsunuz.”İşkence edenler ve edilenler..Dünya lezzetlerini tercih edenler ve âhireti özleyenler..Büyük bir göç var, herkes gidiyor. Zulmedenler de zulme uğrayanlar da zulme seyirci kalanlar da bu sevkiyata karşı koyamaz. Göç muhakkak. Bu göçte secdedeki zilleti tercih eden sultanların …alıntı… önderliğiyle ahir zaman kuyularında boğulmayan Yusuf’lar olmak duâsıyla..SAYGILARIMLA .. A.E.OL. CAN ABİMM BENİM .NAZLICAN FIRAT

  10. İki damla gözyaşı, tövbenin süsüdür. İki damla gözyaşı tövbesinin belgesidir. Gecenin koyu karanlığı içinde açılan avuca damlayan iki damla gözyaşı, duanın kanadıdır.Duayla çiçek açan tövbenin, vicdanın, kalbin, aklın, kısacası bütün vücudumuzun dile gelip:“Affeyle Allah’ım, sen bildirdin; ben bilemedim!Affeyle Allah’ım, sen öğrettin; ben unuttum!” demesidir.Beşer olmanın, insanlığın, insanın; insanı düşürdüğü yerde insanın kendini görmesinin adıdır tövbe.Avuçlarımıza yanağımızı yaka yaka damlayan gözyaşı kalbimizi, vicdanımızı, ruhumuzu yakıp da kazanmıştır sıcaklığını.Onun için yakıcıdır gözyaşı.Hele tövbe için dökülen gözyaşı, daha bir yakıcıdır.Pişmanlık vadisini boydan boya geçmiş, tövbe vadisine gelip Rabb’ine el açmıştır kul.Yanmış, yakılmış, pişmiş ve “olmuş”tur.İnsan tövbe vadisine geldiği zaman, şeytanın iplerinden kurtulmuş melek kanatlarının gölgesine sığınmıştır.İnsan, yüce dergâha üzerindeki kirli kaftanı atıp beyazlara bürünmek için gelmiştir.Peygamber Efendimiz (sas), “Günahtan tövbe eden, bir günah işlememiş gibidir.” buyurmuş.“Kul bir günah işler, sonra da günahını itirafla tövbe ederse, Allah Teâlâ tövbesini kabul ve affeder.” buyurarak tövbe ve af kapının sonuna kadar açık olduğunu söylüyor Peygamber Efendimiz (sas) bir başka hadisinde.Ne büyük bir müjdedir bu, günaha batmış olana!Ne büyük bir çıkıştır bu, günaha dalmış olana!Ne büyük bir haberdir bu, günaha boğuldum diyene!Ne güzel bir dindir bu!Ne güzel bir kapıdır tövbe!Ne güzel bir arınma vadisidir tövbe!Günah vadisinden, hata dağından, tövbe kapısından geçerek bizlere arınma imkanı sunan Rabb’imize şükrederiz.Şükrederiz, daha nice nimetleri bizlere veren Rabb’imize.Şükrederiz Rabb’imize, tövbe ederken bize iki damla gözyaşı verdiği için.Şükrederiz, günahtan sıyrılıp tövbeye sığınacak bir kalbe sahip olduğumuz için. "Hayırlı geceler .Selametle inş.

  11. Meu Carinho Sempre Não precisa correr, o que tiver de ser seu às mãos lhe há de ir. No need to run, what has to be your hands on it to go there.MY Affection always KISSES AND GOOD DAY AHMED

  12. Allahım sen bizzlere hakkıyla anne baba olabilmeyi…üzerimize biçilen görevleri hakkıyla yapabilmeyi…Allahım sen bizlere hakkıyla kul olabilmeyi…Allahım sen bizlere hakkıyla imtihanları verebilmeyi…Allahım sen bizleri öfkesizliği…Allahım sen bizlere sabrı…Allahım sen bizlere sakinliği, sükuneti…Allahım sen bizlere zorluklarla başedebilmeyi hep nasip kıl…yardımını esirgeme üzerimizden…pişmanlıklarımızı kabul et…bizleri zor duruma düşüren her ne unsur olursa olsun, şüphesizki kabahat bendedir…şüphesizki öfkesine yenik düşen benim…bana beni yenmeyi nasip et…yeneceğim günlerin yaklaştığının hissini ver bana…bunun duasını hiç eksik etme içimden…hiç eksik etme istemeyi…istet ki, vereceğinin ümidi hep içimi doldursun Rahmanım…BANA BENİ YENMEYİ NASİP ET…YENECEĞİM SEN İZİN VERİRSEN RAHMANIM…AMİN!AMİN!AMİN!ALLAHIM BİZLERE HEP GERÇEK İNSANA YAKIŞANI YAPMAYI NASİP ET…SABRI, SÜKUTU, ÖFKESİZLİĞİ…AMİN…AMİN…AMİN…GÜCÜNE SIĞINIRIM İYİ ANNE, ÖFKESİZ ANNE OLMAK İÇİN…DERDİMİ YAVRULARA İYİ ANLATABİLMEK İÇİN…AMİN!SIĞINIRIM DUALARA…SIĞINIRIM SONSUZ GÜÇ VE KUDRET SAHİBİ YYARDIMCI, VELİY, HALİYM ,HAKİYM, CEBBBAR, VEDUD OLAN YÜCE RAHMANA…BÜTÜN YARDIMLARIN VE YARDIMCILARIN TEK VE YÜCE KAYNAĞINA…AMİN SETTAR OLAN RABBİM AMİN!…SEN BİZLERİ UTANDIRMA…SEN BİZLERİ BİZE YAKIŞAN ÜZRE KIL…RABBİM! EN SEVGİLİNİN AHLAKINDAN BİR NEFHADA BİZE VER… RASULULLAH AHLAKINDAN BİZLERE,ÇOCUKLARIMIZA, İNSANLIĞA …O YÜCE MERHAMETLİ KALPTEN, O BÜYÜK SABIR TİMSALİ KALPTEN…O İNSANI KAMİL ÜZRE İNSANDAN BİZLERE DE BİR KÜÇÜCÜK ESİNTİ…RUHLARIMIZA ALLAHIM…İLAHİ YARABBİ ! EL AMAN…EL AMAN…EL AMAN!…DÜNYA YÜKÜ AĞIR, İMTİHAN ÇOK…ŞÜKRETMEYİ AZ BİLEN BİZ KULLAR VAR KAPINDA…DÜNYA YÜKÜ AĞIR DEDİRTME BU NEFSE,İMTİHAN AĞIR DEDİRTME BU NEFSE…HEP ŞÜKRETTİR…HEP ŞÜKRETTİR…SIĞINIRIZ RAHMANIM! SIĞINIRIZ ALLAHIM…SIĞINIRIM EN HAKİKİ, EN HAKİKATLİ DERT ORTAĞIMIZ BİZİM…DERT YANMANIN EN İÇLİLERİNİ SENİN KAPINDA YAPARIZ…SEN DE BİZE NİMETLERİNLE CEVAP VERİRSİN…BİZ GÖRMEYİZ RAHMANIM…GÖRDÜR BU GÖZLERE…DUYUR BU KALPLERE…AMİN!AMİN!AMİN!AMİN YA MUİN AMİN!

  13. ÜZÜLME!“Kaybolup gitmiş Yusuf, Ken’an iline geri gelir, üzülme! Bu hüzünler evi, gün olur yine gül bahçesine döner, üzülme…Ey gamlar çeken gönül dertlenme, hâlin düzene girer;Bu perişan baş, yine bir hâle yola girer, üzülme! Hele iki gün muradımızca dönmediyse, Devrân hep bir türlü dönmezse, üzülme…Hele sağlık olsun, ömrünün baharı gitmezse, Ecel gelmezse, ey güzel nağmeli bülbül,Yine çemen tahtında gül şemsiyesini başına tutarsın, üzülme! Gönül; yokluk seli, varlık yapısını kökünden yıkıp götürse bile, Mâdem ki kaptanın Nûh’tur, üzülme! Kendine gel, gayb sırlarını bilmezsin sen! Ümidini kesme, elemlenme, perde ardında gizli oyunlar var, üzülme…Kâbe’ye varmak iştiyâkıyla yürürken çölde, ayağına dikenler batarsa üzülme… Konak pek korkulu, maksad da çok uzak, ama Hiçbir yol yoktur ki, sonu olmasın, üzülme… İnsanı hâlden hâle sokan Allah, sevgilinin ayrılığındaki hâlimizi de bilir… Rakibin verdiği zahmetleri de, üzülme… Hâfız; yoksulluk bucağında, karanlık gecelerdeVirdin; duâ ve Kur’ân oldukça gam yeme…”Hâfız Divanı

  14. Okunan ezan; "Allah en büyüktür, Şahadet ederim ki Allah\’tan başka ilah yoktur, şehadet ederim ki Muhammed O\’nun resuludur, Haydi namaza, haydi kurtuluşa, Allah en büyüktür, O\’ndan başka ilah yoktur." diye günde 5 defa gerçeği tekrarlayıp Allah\’a davet ediyor. Onu ne zamandır böyle dinlememiştim. Hani insan çabuk alışırya ve alıştığının kıymetini de bilemez hale gelirya, ya da sıradanlaştırırya bazı nimetleri; sanki öyle bir hal çökmüş üzerime de "sadece giren namaz vaktinin habercisiymiş "gibi bir dinleyişle dinlermişim ne zamandır. Gün içinde birçok seçimler arasında gidip geliriz. Onu mu yapsam, bunu mu? Hangi duygum hakim olsa bugün davranışlarıma? ….Yine sıradanlaşmış birçok kalıpla, düşünmeden davranır, konuşur birşekilde bir günü daha geçirmiş oluruz. Zaman zaten dur desek de durmuyor, o bize bakmadan geçiyor. Geçiyor geçmesine de biz onu ne kadar değerlendirebiliyoruz? Bir defa yaşanacak anlardan ibaret zamanı, günde beş defa bölüp gerçeği haykıran, hatırlatan bu sesle okumak ve değerlendirmek ne güzel olur ve huzur dolu, bereketli anlar yumağı olmaz mı? Yeter ki kalıplardan sıyrılıp, yürekle dinleyebilsek: "O kadar üzülme, düşünme Allah\’tan büyük hiçbirşey yok ve O\’ndan başka ilah\’da yok. Herşey O\’nun, herşeyin tek sahibi O, ne üzül, ne şımar, dönüp dolanıp O\’nun huzurunda toplanacaksınız. Hani senin masal gibi dinlediğin Muhammed (sav) varya, O. Allah\’ın Resulu, yani elçisi; hani hep bir yolgösterici ararsınya, işte o aradığın O. Haydi şimdi namaza, kurtuluşa gel. Rabbinin huzurunda dikil, ruku et, secde et; kulluğunu O\’na sun, O\’na sığın, O\’ndan iste, O\’ndan ala dost, O\’ndan ala kurtarıcı bulamazsın. Seni huzuruna davet ediyor. Miraca çıkmak ve dünyanın ağırlığından sıyrılıp huzura ermek istemez misin? Geldiğin kapıya yüzünü dönüp, yine O\’na döneceğin bilinciyle, hatalarına tevbe edip arınmak ve bundan sonraki hayatında, namazla, Allah\’la yaşayıp, yüzü ak dönmek için O\’ndan güç kuvvet istemeye var mısın? Haydi huzura, haydi miraca, haydi kurtuluşa. Unutma en büyük Allah\’tır ve O\’ndan başka ilah yoktur. Allah\’tan başka hiç kimseden korkmana gerek yok." demez mi ezanlar bize? SELAM VE DUA İLE ALLAHA EMANET OLUN…

  15. "Bir Sabah Namazından Sonra Gelir DostKuş Cıvıltılarıyla Yollar Size DualarınıVe Yüzünüze Değer Eli Merhamet RüzgarlarıylaYapayalnız Hayatların Buhranlarında Erirken ZamanlarBir Şefkat Yağmuru Boşalır İnceden İnceyeYüreklere Düşen Bir Şebnemle Yıkanırsınız Boydan BoyaBundan Sonra İstersinizki Her Anınız Acı Her Anınız Keder OlsunOlsunki Dost Bir Gökkuşağı Gibi Temizlesin Kara BulutlarıVe.Anlarsınız Dostun Ne Denli Fedakar OlduğunuSudan Giremediği Yürek KalelerinizeKaradan Gemiler Yürütüp İnatla Girmek İstediğiniVe Artık Fethedilmiş Bir Yüreğin Tertemiz Ezgisi Kendine Hece Bulur Dudağınızın HalelerindeVe.Araya Uzaklıklar,O Kahrolasıca Mesafeler Girmeye DursunÜzerine Sarı Yağmurlar Yağan Sonbahar Yaprağı Nasıl Hasretse BaharlaraSizde Artık Hasretler İçinde Bekler Durursunuz O Müjdeci SabahlarıDostun Yüreğindeki Seccadeye Alnınızı Koymaya…"İktibasHayırlı günler.Selametle inş.

  16. Allah\’ın cc. ahlakı ile ahlaklanmak…İlahi ahlak, en kısa ifadesiyle Kuran ahlakıdır. Allah’ın razı olduğu ahlak modelidir. Şu mahlukat aleminde ince sırlar, sonsuz hikmetler, ancak Allah’ın malumudur. İnsan ise bu hikmetlerden kendi çapında bişeyler yakalamaya çalıştığı ölçüde bu sırra eder.Allah, kendisini tesbih eden tüm mahlukatını, bilhassa bu vazifeyi en güzel şekilde yerine getiren mümin kullarını sever. Kendisine şirk koşan, nimetlerini küfranla karşılayanlardan ise razı olmaz. İnsan da O’nun sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemekle bı sırdan nasiplenir. İnsan kendisine ilahi bir ihsan olan irade sıfatıyla güzel şeyler irade ederse, kudret sıfatını iyi ve faydalı işleri görmede sarf ederse, ilim sıfatıyla faydalı ilim öğrenirse, merhamet duygusunu yerinde kullanır Allah’ın kullarına ve mahlukatına merhametle muamele ederse kısacası kendisinde yaratılan bu sıfatlar ve hisler alemini Allah’ın razı olduğu istikamette kullanırsa ilahi ahlakla ahlaklanmış olurSELAM VE DUA ILE ALLAH A EMANET OL

  17. iyi bilinki allahu tealanın velileri dostları ve yakınları için bir korku yoktur onlar mahzunda olacak değillerdirallahu tealanın selamı rahmeti ve bereketi senin zerine olsun

  18. SELAM SANA YA MUHAMMED MUSTAFAGelişini haber verdi Nebîler, Son dönemde gelir Ahmed dediler, Melekler yoluna güller serdiler, Selam sana ya Muhammed Mustafa, Nûr-ı çeşmin gönüllerde zevk sefa. İsrafil ninniler söyledi cana, Çocuklukta özlem duydun babana, Anam babam feda olsunlar sana, Selam sana ya Muhammed Mustafa, Ruhu nakşın gönüllere pür şifa. Gençliğinde cesur, mert bir civandın, Doğruluğa ta yürekten inandın, Muhammedü’l-emin unvanı aldın, Selam sana ya Muhammed Mustafa, Cemâlin benzerdi hüsn-ü Yusuf’a. Ceddin İbrahim’in Hanif dininde, Bazen tüccar oldun Kenan ilinde, Yalan yanlış yoktu senin dilinde, Selam sana ya Muhammed Mustafa, Meleklerde olmaz sendeki vefa. Mirâcına şahit oldu âlemler, Sevenler müjdeli haberi bekler, Firâkından yandı bütün felekler, Selam sana ya Muhammed Mustafa, Gelmek istiyorum senin tarafa. Ağzında dualar, gözlerin yaşlı, Çocukla çocuktun, yaşlıyla yaşlı, Oldukça vakurdun, hep ağır başlı, Selam sana ya Muhammed Mustafa, Şöhretin yazıldı nurlu Mushaf’a. Konuşurken sesin gayet sakindi, Bakışın kararlı, gözler emindi, Firdevs dedikleri Cennet tenindi, Selam sana ya Muhammed Mustafa, remzeyledi mim-i hurûfa. Tenin gül kokardı, nefesin reyhan, Dünyada sultandın, ukbada sultan, Seni görmek ister bu fakir her an Selam sana ya Muhammed Mustafa, Şefâatin göster koyma A’râfa. Ahlâkın Kuran’dı âdabın Furkân, Ashâbın ışıktı, Ehl-i beyt nurdan, Resul ayrılamaz çâr-ı yarından, Selam sana ya Muhammed Mustafa, Ehl-i Beyte canlar feda bin defa! Şah Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin, Sevdam Zeynep ile Zeynel Abidin, Sensin kıblem, sensin Kevser, sensin din! Selam sana ya Muhammed Mustafa, Her zerrene Halit feda bin defa. HAYIRLI AKŞAMLAR ABİMMM…RABBİM SAYILARINIZI KAT KAT ARTIRSIN İNŞ. ..ALLAH,A EMANET OLUN.KİB.

nazlıcan için bir cevap yazın Cevabı iptal et